ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

AKP, DEMOKRASİ, SİVİLLİK

13 Temmuz Pazar. Her sabah yaptığım gibi ilk iş gazetelerin bilgisunar baskılarını inceliyorum. Tarafın sitesinde bir başlık ve yazar adı."Zulüm edenin yanında olmak, zulüm görmüş olan için ne büyük trajedidir." "Ali Tarakçı…"
Okuyorum. Çoğunlukla katılabileceğim düşünceler. Ama kafamın basmadıkları da var.
"Ancak, darbesi başarılı olmamış olanları değil, darbe yapmış olanları yargıla ki samimiyetine inanalım" düşüncesini eksik veyanlış buluyor yazar. Ona göre, öncelikle verili durum değerlendirilmeli ve darbe yapmak isteyenler yargılanmalı. Sonra toplumda geçmiş darbecileri yargılamak için talep yükselmeli ki onlar da yargılanabilsinler.
İşte tam burada bir çelişki yok mu? Toplumda istem kendiliğinden yükselebilir mi? Toplumda istemin yükselmesi için toplumun belleğinin yenilenmesi, doğru bilgilendirilmesi gerekmez mi? Bu olgu tam da darbe söylentilerinin ortalığa yayıldığı dönemlerde yapılmalı değil mi?
Hele hele AKP'nin kendine demokrat tavrının yanlışlığını belirlemek için demokrasi isteminin ve buna dayalı olarak eski darbecilerin de yargılanmasını isteminin güncel bir ivedilikliği yok mu?
Bunun yanına bir de AKP'yi AKP yapan koşulları 12 Mart ve 12 Eylül darbecilerinin hazırladığı gerçeğini koyduğumuzda nasıl erteleriz eski darbecileri yargılama istemimizi? Nasıl inanabiliriz AKP'nin kendine karşı olanların dışında darbecileri yargılamak isteyebileceğine?
Gelelim yazıdaki bir diğer saptamaya. Yazar, "AKP; demokratik, sivil, meşru bir iktidardır" diyor. Bu saptama, demokratlık ve sivillik kavramlarından ne anladığımıza bağlı. "Taşların bağlandığı, itlerin salındığı köy" gibi bir seçim ortamının demokratik olduğunu düşünemiyorum.
Dünyanın yüzde on barajı gibi en eşitsiz seçimi mi demokratik? Yoksa bir önceki seçimin sonuçlarına göre devletten trilyonlar alan partilerle, seçim bütçesinde beş kuruşu olmayan partilerin yarıştırılması mı demokratik?
Gelelim sivil olduğu kavramına. Son dönemlerde çok kullanılan "sivillik" kavramı da aşındırıldı.
Sivil olmak, üzerinde üniforma taşımamak anlamına getiriliyor ki; bu çoğunlukla bilerek yapılan bir kaydırma.
Sivil olmak resmi (devlet) otoritesine karşı, bireyi (ama bireyciliği değil) öne çıkaran bir anlayışı gerektirir. Bu anlayışın temelinde ise "özgür düşünce" vardır. İster devlet, ister tarikat, isterse bir başka hiyerarşik örgütlenmeyi içselleştirmiş, yukarıdan söylenenleri sorgulamadan benimseyen hiçbir düşünce "sivil" olamaz. Bu açıdan bakıldığında AKP'nin "sivil" olarak tanımlanması yanılgıdır.
Darbe yapanlara da, yapmak isteyenlere de karşı olunurken; AKP'yi yanlış değerlendirmemek gerekir. AKP, sivilliğin ve demokratlığının sınavını Şemdinli davasında, bir mayıs olaylarında, türbana demokrat anayasa değişikliğinde verememiştir. Bu sınavlarda sınıfta kalmıştır.
AKP, çalışanların sendika seçme özgürlüğünü baskı altına almıştır. Yandaş sendikalara üye olmayanlara ve muhalif sendikacılara uyguladığı yıldırma politikalarına binlerce, on binlerce örnek verilebilir.
AKP, emeklilerin sendika kurarak örgütlenmesine, gençlerin sendikalaşmalarına karşı olmuştur.
Sivil örgütlenmelerden korkan ve onları baskı altına alan bir yapının "sivil" olarak tanımlanması hangi usa dayanır.
Sonuçta AKP iktidarı; meşruluğu tartışılabilir ama asla demokratik ve sivil olmayan bir iktidardır.

Not: Yazıda sözü geçen "Ali Tarakçı" gazetemiz yazarı Ali Tarakçı ile aynı kişi midir, yoksa yalnızca ad benzerliği mi vardır bilmiyorum.