ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

CEĞ EEEEEEE

Az önce bazı kurum ve kuruluşların 301. madde ile ilgili önerilerini içeren basın açıklamalarını izledim. 301 ile ilgili önerilerini görünce aklıma bir şey geldi. Anadolu’nun her yanında var mıdır bilmem ama, bizim oralarda yaygındır. Özellikle daha konuşmaya başlamamış bebelerin güldürülmesinde yapılan bir oyun: İki elinizi yüzünüzün yanlarına koyar, sonra ellerinizle yüzünüzü kapatıp açarsınız. Bu açma anında da “ceğ  eeeeee” diye bir ses çıkarırsınız. Çocuk güler. Siz ne dersiniz bilmem ama, yapılan basın açıklaması bence tam bir ceğ  eeeeee…

Basın açıklamasını yapan kuruluşları sivil toplum olarak adlandırmadığımı bilmem fark ettiniz mi? Sivil toplum, üniformasız insanların oluşturduğu bir olgu değildir. Sivil toplum kavramı, düşünsel yapı ile ilgilidir. Bir grubun sivil toplumcu olabilmesi için ön koşul; devletin  ve devleti öne çıkaran düşüncenin karşısında; kişiyi, kişi hak ve özgürlüklerini içselleştirmiş olmasıdır. Bir diğer değimle; toplumu devlet için değil, devletin toplum için olduğunu içselleştirmiş olmasıdır. “Kutsal Devlet” anlayışında olanların, üzerlerinde hiçbir giysi olmaması durumunda bile “sivil” olması olanaksızdır. –Haaa, bu arada belirteyim. Herkesin sivil toplumcu olması gibi bir beklentim de yok-
Ülkemizin sahteler cenneti olduğunu hepimiz biliriz. Tüm ünlü markaların sahtelerini işporta tezgahlarında bulabiliriz.   Sahte güvenlikçiler adam kaçırır, soygun yapar. Sahte paralar ortalıkta cirit atar. Sahte çevreci örgütlerimiz, siyanürle altın ayrıştırılmasından yana tavır alırlar.  Hatta sahte “sosyal demokrat partimiz” bile var. Bu kadar sahtenin arasında elbette sahte sivil toplumcuların da olması çok normal. Onlar da toplumun karşısında, devleti kutsallaştırmanın kılıfını hazırlarlar. 301 ‘i evirip çevirip; ısıtıp, yağlayıp bize sürerler.
Bir de işin hınzır yanı var. Efendim, “metne ne yazılırsa yazılsın, zihniyet değişikliği olmadan olmazmış. Bu nedenle gerekçede uluslararası kurallarla göndermeler yapılmışmış. Uygulayıcılar, yani savcılar ve yargıçlar bu zihniyet değişikliğine göre karar vermeliymiş”  Buradaki hınzırlığın gizlenmişliğine bakın. Bundan benim anladığım şu:
*Öncelikle ünlü ve uluslararası etki yapacak kişilere şimdilerde bunu uygulamayalım. Ama kılıcı da kafalarından eksik etmeyelim.
*Sıradan insanların (tepki gelmeyecek olan, yani Anadolu basını çalışanları gibi) bu hakkı kullanmasına olanak tanımayalım.
*Ceza alanların cezalarını erteleme sınırları içinde tutalım ki hem kimse düşüncesinde ötürü hapse atıldı denemesin, hem de ceza alanlar beş yıl içinde bunu ikinci kez yaparlarsa, cezalarının toplamını çekeceklerini bildiklerinden kendilerini sansürlesinler.
Bu hınzırlık değil de nedir. Bunun neresinde iyi niyet vardır.
Köy meydanında kendini camide sanıp vaiz veren hoca; “Tanrı ne yerdedir, ne göktedir.” Diyince, nasılsa orada bulunan bir zıpır patlamış: “Hoca, hoca şuna yok desene.”
Önemli olan algılayışlarımızdır. Sen metni ne kadar hınzırca hazırlarsan hazırla sırıtacaktır. 301 ‘in tümüyle kaldırılmasını önermeden sivil toplumcu olunamaz.