ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

DÜNDEN BUGÜNE

Bu yazıyı yazmaya başlamadan birkaç dakika önce Devlet Bahçeli’nin bir açıklamasını dinledim. Özetle: “Cumhurbaşkanlığı seçimleri için yapılacak TBMM toplantılarına katılacağız” diyordu.
Bu açıklamanın önemi Cumhurbaşkanlığı krizi olmayacağından daha ötedir. Bu açıklama önümüzdeki süreçte CHP ve onun reisinin devre dışı kalmasıdır. Başka bir söyleyişle ana muhalefet olgusunun el değiştirmesi sürecinin başladığının göstergesidir.
Meclisin ikinci partisi olmak resmi söylemde sizi ana muhalefet partisi yapar ama uygulamada devre dışı kalırsanız, o görevi başkaları üstlenir. CHP’nin başarısız yönetimi şimdiden devre dışı kalmıştır.
* * *
Zülfü Livaneli’nin açıklamaları CHP’yi için seçim yenilgisinden çok daha önemli ip uçları içeriyor. Bakalım bu açıklama partiyi sallayacak mı? Yoksa; seçim yenilgisinde tanık olduğumuz pişkinlik, bu konuda da gösterilerek geçiştirilmeye mi çalışılacak.
Açıklamada bence çok önemli şeyler var.
Birincisi; Bir parti, başarısını rakibinin başarısızlığı üzerine kuramaz. Bu düşünülmemelidir bile. “İMF ile anlaşamazlar, iki ayda iflas ederler” düşüncesi, kendine güvensizliğin, plansızlığın ve programsızlığın açık ilanıdır. Bu düşüncenin altında yatan bir olgu ise “IMF ile anlaşma yapılmadan bu ülke yönetilemez” anlayışıdır. Sahte de olsa kendine sol yaftasını yakıştıran hiçbir parti genel başkanının bu kadar teslimiyetçi olması kabul edilemez.
İkincisi; Sayın Baykal; açıklamasında “İktidar olmuş bir partinin genel başkanının yasaklı olması, benim demokrasi anlayışıma uymaz” gibi bir şeyler söylüyor. Keşke, sayın Baykal başka konularda da bu kadar demokrat olsa. Sayın Baykal’ın¸ 301. maddeyi savunurken, doğrudan hak gaspı olan %10 seçim barajı ortada dururken, bağımsızların önüne birleşik oy pusulasında yer alma engelini koyarken demokrasiyi hiç aklına getirmiyor. Tayip Erdoğan’a başbakanlık yolunu açarken demokrat oluveriyor. Pes doğrusu…
Üçüncüsü; Gizli görüşme. Sayın Baykal, toplum önünde yese doyamayacağı görüntüsü verdiği Recep Tayip Erdoğan’la gizli pazarlık yapabiliyor. Burada amaç belli. İki partili göstermelik bir yapıyı korumak. Yani koltuğu korumak. Zaten sayın Baykal’ın hareketleri dikkatle izlenirse, hiçbir zaman iktidar olma diye bir düşüncesi olmadığı anlaşılabilir. O her zaman yalnızca işin kolayına kaçmıştır.
* * *
Şimdi solun önünde daha zor bir görev var. Ülkenin zenginlikleri haraç mezat satılırken sessiz kalınması düşünülemez. Bu süreçte partisel ya da grupsal çıkarlar engel oluşturmamalıdır.
Yaşamın her alanını içerisine alacak bir muhalefet örülmelidir. Geleceğimizin yok edilmesine göz yummamak ve bunu da demokratik direniş anlayışı içerinde örmek gerekmektedir. Öncelikle yan yana durmanın önündeki engeller yok edilmelidir. –Bu konuda CHP genel merkezinin “toplantı yapanlar zaten CHP’li değiller. Onların bizlerle ilgili söz söyleme hakları yoktur” yönündeki açıklamaları talihsizlik değilse aymazlıktır.- Doğru yada yanlış demeden, kendini solda hisseden herkesin düşüncelerine gereksinim vardır.
Amaç yeni bir yaşam kurmak için toplumsal muhalefeti yükseltmektir. Süreci tıkayanların tasfiye edilmeleri kaçınılmazdır.
Muhalefetin TBMM ayağında ise en zorlu görev Ufuk Uras’a düşecek gibi görünmektedir. Umarım onun bu savaşımında yanında olabilecek yürekliliği gösterecek başkaları da çıkar.