ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

37 YILIN HESABI

Bugün 12 Mart. Siz bu yazıyı ne zaman okuyacaksınız bilemem.
Bundan tam 37 yıl öncesi. Ben o zaman öğretmen okulu son sınıf öğrencisiyim. Muhtırayı öğleden sonra duymuş, ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyorduk. Bizim bildiğimiz ordu ilericiydi. Ayrıca ordu içerisinde bir ilerici örgütlenmenin olduğunu da seziyorduk.
Akşam etüdüne girdiğimizde faşist eğilimli bir sınıf arkadaşım yanıma yaklaştı ve; “İşte şimdi Ananızın a….. gördünüz” dedi.
Aradan birkaç saat geçmişti ve o, darbenin iç yüzünü öğrenmişti. Gerisini hepimiz biliyoruz. Baskılar, işkenceler, yargılı ve yargısız ölümler. Tüm bunlardan daha da kötüsü, ülkenin aydınlık yarınlarını karartacak uygulamaların başlaması.
12 Mart’ın gerekçesini Orgeneral Tağmaç utanmadan ve açıkça açıklıyordu: “Sosyal uyanış, ekonomik gelişmenin önüne geçmişti” diyerek. Yani, toplumun yarı uykulu olması gerekiyordu. Hakkını istememeliydi ki sömürü düzeni en aşağılık biçimiyle sürebilsin.
Görev bir CHP’liye verildi. “Demokrasinin üzerine şal örtmek” düşüncesini dilegetirebilen Nihat Erim başbakan yapıldı. Bu sahte sosyal demokratın seçilmesinin özel nedenleri vardı. Öncelikle sol düşünce mahkûm edilmeliydi. Bunu yapmanın en iyi yolu, toplumda sol olarak bilinen sahtekâr aracılığıyla toplum düşmanlığı yapmak olmalıydı. Böylece toplumun solla olan organik bağını koparmak olasıydı. Nitekim de öyle oldu. Solu ve demokrasiyi yok eden “balyozcu” kullanılarak istenilen sağlanmaya çalışıldı.
Bir yandan aydınlar Ziverbey benzeri yerlerde türlü işkencelerden geçirilirken, devrimciler sokak ortalarında öldürülmeye, darağaçlarında sallandırılmaya başlandı. Diğer yandan ABD’nin istekleri bir bir yerine getirildi. “Yeşil Kuşak” projesi yaşama geçirilerek, her tür dinsel motifli gericilik desteklendi.
*        *        *
Bugün 12 Mart.
37 yıldır görülmeyen hesap ortada duruyor.
Sokaklarımızda karanlığın karaçarşafları kol geziyor.
Örgütlü emekçilerin sayısı her zamankinden çok daha az.
Asgari ücret komik.
Budanan sosyal hakları neredeyse tümüyle yok edecek yasa mecliste.
Yokluk ve yoksulluk, bu varsıl ülkede kol geziyor.
İnsanlar birkaç çuval kömüre muhtaç edilmiş.
Demokrasi yalnızca kendi yandaşlarına sağlanan hal olarak gören bir hükümetimiz var Ankara’da.
*        *        *
15 – 16 Haziranı yaratan insanların çocukları örgüt ve eylemin sözcüklerinden bile korkuyor.
Ülke karanlığın eşiğindeyken başkaldırının adı bile edilmiyor.
Ergenekon örneği örgütlenmelerde kurtuluş arayan aymazlar var.
Sandıklardan karanlığı çıkartan kaderci bir insan yığını toplumumuz.
Sevdaları için işkencelere ve ölüme giden gençler bir yerlere gitmişler.
Amerikalılara devrimcileri cezalandırma sözü verenler bile eski ODTÜ’lüleri ararken, emek örgütlerinden değil de Tusiad’dan medet uman ana muhalefet CHP.
*        *        *
Bu ülke bu noktaya dünden bugüne gelmedi. İşte 37 yıllık kapanmayan hesap bu. Sorulması gereken “neden muhtıra verdiniz?” sorusu değil. “Neden darbe yapıp, 12 Eylül’le tamamlanan sürecin kapısını açtınız?” da değil.
Sorulması gereken hesap; Emperyalist ülke ekonomileri soğuk aldığında, verem olan ülke ekonomisi.

 
Yokluk ve yoksulluk.
Demokrasisiz bir yaşama gidişin sorumluluğudur.