ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

TARAF OLMAK YA DA BİZİM TARAFTA OLMAK

Tam konuya giriyordum ki, gündem de patladı Güngören bombasıyla birlikte.
Şimdi herkes teröre karşı iletiler yayınlıyor. Olayın sıcaklığıyla konuşuluyor.
Yaklaşık on beş yıl önce şiddet üzerine bir yazı yazmıştım. Bilgisayarımı karıştırdım, bulamadım yazıyı. Yeniden ve kısaca yazacağım.
Öncelikle şiddet, şiddeti doğurur. Burada kimin haklı ya da haksız olduğu değildir önemli olan. Masum insanların ölümüdür. Ve, her savaşta en çok acıyı siviller çeker. Kentlerin tepelerine atılan bombalar, cephelere atılanlardan daha çok zarar verir. Tarihin en korkunç bombalaması olan Hiroşima ve Nagazaki bombalamalarına ya da yakın dönemde ABD’nin Bağdat’ı bombalamasına karşı çıkmayanların Göngören bombasına karşı çıkması gerçekçi olamaz. Irak’taki savaşa katılmak için meclise teskere gönderenlerin, bombalara karşı olduğuna beni kimse inandıramaz.
Şiddet hiçbir sorunu çözmemiştir. Göngören’de sıradan insanlarımızı öldürenlerin de bilmesi gereken gerçekliktir bu. Şimdilik kim olduklarını, ne amaçla insanlarımızı öldürdüklerini bilmiyoruz ama bu hiçbir şeyi değiştirmez. Bu yöntemlerin kalıcı bir başarıyı getirdiği dünya tarihinde görülmemiştir.
Şiddete dayanarak kazanılanlar, baskının kalktığı gün gümbür gümbür yıkılırlar. Bunun örneklerini görmemek için kör olmak bile az gelir. Timur’dan Hitler’e, Stalin’den Şili Cunta lidere Pinochet’e kadar tümü tarihe karanlık ve lanetlenmiş olarak geçmişlerdir.
Silahla barış sağlanmaz. Silahla zafer kazanılır ama barış kazanılmaz. Bombalar en çok onları atanların düşüncelerini öldürür.

*                  *                      *

Şimdi geçelim asıl yazmak istediklerime:
Bugünlerde herkes sol'u (sosyalistleri) konuşuyor.
Ergenekoncular da, karşıtları da sol'u yanlarına almak için gazetelerinde çarşaf çarşaf yazıyorlar.
Murat Belge gibi kendini kanıtlamış bir düşünür bile Taraf’ta yazdığı yazılarla solu “demokrasi tarafı” olarak AKP ile ittifak yapmaya çağırıyor. Demokrasiyi oy sandığından ibaret sayan saptamalarda bulunarak AKP ve DTP oylarının toplamının %50’yi aşmasından hareketle “çoğunluğun iradesi” söylemine yaslanıyor.
Oysa daha düne kadar  "solun oyu yüzde bir bile olmuyor. Bu memlekette artık sol kalmadı"  diyenlerle birlikte, solu desteğe çağırıyor.
Şimdi ne oldu da herkes solun varlığını gördü?
Gördü; çünkü solun o yüzde bir bile olmayan oyuyla orantılanması bile düşünülmeyecek boyutlarda olan toplumdaki saygınlığı duruyor. Biliyorlar ki "kırk katır mı, kırk satır mı?" tercihlemesi yıkılırsa altında kalacaklardır.
Ayrıca nitelik denilen olgu, nicelik denilenden üstündür. Sayısal çoğunluğun ne menem bir şey olduğunu gördük. Seçimlerde %50 dolayında oy alan partilere oy veren kitleler, darbelerden sonra o partilere sahip çıkma yönünde en küçük bir hareketlilik gösterememişlerdir.
Solun duruşu toplumun belleğindedir. Unutulmuş gibi görünse de hiç kuşkunuz olmasın oralarda bir yerlerde durur.
Sol, bu iki ucu pis değneğin hiçbir ucundan tutmaz. Üzerlerine ne kadar gelinirse gelinsin, yeme düşmeyecektir.
Sol, ne darbecilerin ne de kendine (türbana) demokrat olanların yanında olmayacaktır. SOL, kendisi taraftır. Kendi tarafıdır, emeğin, demokrasinin ve özgürlüğün tarafıdır.