ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

KARMAŞIK BİR SÜREÇ

Televizyonlardan ve bilgisunardan (internetten) o kadar hızla bilgi akıyor ki; gazete-ler elimize geçtiğinde birçok bilgi artık eskimiş oluyor. Ama yine de gazetelerin etkisi ve yeri başka. Sabun köpüğüne benzeyen verilerin yerine oturmuş yorumlar ve haberleri taşıyorlar bize.
Ergenekon'da üç gündür gelişenlerin üzerine yazmaya çalışacağım ama size ulaştığında yeni neler çıkmış olacağını bilememenin sıkıntısını yaşıyorum.
1970'lerden beri biliyorduk ki; bir derin örgütlenme var. Susurluk'ta kamyona toslayan bu örgüt, devleti kendi istedikleri çizgide tutmak için her şeyi mubah saymakta.
ABD'nin tüm Nato ülkelerinde kurdurduğu bu örgütlenme, çoğu kez o ülkenin en üst düzey yöneticilerinin bile bilgisi dışında tutulmuş. Ecevit'in kendi başbakanlığı sırasında durumu bir rastlantı sonucu öğrendiğini anımsayalım.
Bu yapılanma en gürültülü biçimde İtalya'da dağıtıldı. Türkiye'de ise hiçbir zaman üzerine gerektiği gibi gidilemedi.
Bugüne geldiğimizde görülenin ne olduğunu anlayabilmek için sanırım bir süre daha beklememiz gelişmeleri izlememiz gerekecek.
Güncelimizde gördüğümüz bazı durumları kavramakta güçlük çekildiği bir gerçek. Hukuk dışı bir örgütlenmeyi çökertirken, kurunun yanında yaşların da yakıldığı izlenimi uyandırılıyor. Bu durumun gerçek olması, bir pire için yorgan yakılmasıyla eş anlamlı olur. Umuyorum ve diliyorum ki böylesi bir hesaplaşma yoktur. Var olması durumu ise, yine hukuk dışılık anlamına gelir ki; o da ayrı bir derin örgütlenme demektir.
Ben bunları yazarken yeni gelişmeler ortaya çıkmaya başladı. Ankara'da ODTÜ ormanında yapılan kazılarda silahlar ortaya çıkarıldı. Seri numaraları silinmiş el bombaları, patlayıcılar, lav silahları. Uzmanlar bu tür malzemelerin yalnızca suikast ve bombalamalarda kullanıldığını söylüyor.
İşin en azından bir bölümünün rengi daha da belirginleşmeye başladı. Ortaya çıkan bu olgunun üstünün örtülmesine olanak tanınmazsa, yurdumuzun orta ve yakın geçmişimizde yaşananlar açığa çıkarılabilir. Maraş, Sivas, Malatya, Çorum katliamları ile 1 Mayıs 1977 aydınlatılabilir.
Susurlukçu Ayhan Çarkın, daha kısa bir süre önce televizyon ekranlarından 1.000 operasyon yaptıklarını ve bu operasyonlarda 4.000 kişiyi öldürdüklerini söyleyebiliyordu. Gölbaşı silahları bu sözlerle birlikte değerlendirilebilirse çok önemli gelişmeler yaşanabilir. Bunlar yapılamazsa; darbe geleneğinin olduğu bir ülkede, bu tip yapıların kendi kendini yeniden üretecektir.
Darbecileri ve susurlukçuları hem yargı önünde hem de toplum  vicdanında mahkûm etmediğimiz sürece bu tür yapılar hep olacaktır.