ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

FİLİN BACAKLARI

Ocak sonu Türk-İş rakamlarına göre işsiz kalanların sayıs 400.000'i aştı. Günümüzde bu sayının neredeyse ikiyr katlamış olma olasılığı fazla.

Bize “dünya krizi” diye söylenen kriz gerçekte sistemin krizi. Sistem tıpkı gelirinden fazla harcama yapan kredi kartı kullananı gibi çalışıyor. Bu gidişin sürekli olmayacağını bilmek için ne iktisatçı ne de müneccim olmak gerekmiyordu. Kapitalizm, yüzyıllar öncesinden bilinen ama gerçekten başarılı bir biçimde kendini sürekli erteleyebilen kriziyle bugüne geldi.

Sanılıyor ki bu kriz de geçecek. Hayır geçmeyecek. Dönemsel duraksamalar gösterecek ama geçmeyecek. Daha krizin adını bile ağzına almaya cesaret edemeyenlerin çözüm üretmeleri nasıl beklenebilir ki?

Kapitalzm doğası gereği sürekli krizler üretir. Bu krizler iki biçimde görülür.

Birincisi kapitalizmin genel krizidir. Bu dalgalı bir seyir izleyerek sürer. Bazen savaşlarla, bazen darbelerle, bazen de ekonomik düzenlemelerle yola devam edecek duruma getirilir. Sonuçta her çözümü geçicidir.

Her bin kişinin beslenme, barınma, sağlık, eğitim dahil tüm gereksinimlerinin karşılanması için 200 kişinin çalışması yeterli oluyorsa ve ortalama bin kişiden yaşlılar ve çocukları çıktığımızda 600 dolayında çalışması gereken insan varsa.... Bu sorunu nasıl çözersiniz?

İkinci olgu krizin dönemsel olarak daha belirginleştiği durumdur. Bu dönemlerde sancı daha fazla hissedilir. Can yakar. Çünkü herşey yeniden paylaştırılır. Bu paylaşım azınlığın lehine, çoğunluğun aleyhine olacak şekilde yenilenir. Bunlar krizlerin dönemsel yükselişleridir.

Dünya nüfusunun dörtte biri günde bir dolar ile yaşamaktadır.Onun hemen yanıbaşında iki dolarla yaşayan yarım milyar ve üç dolarla yaşayan bir milyar dolayında insan vardır.

İşte ekranlardan, parlak baskılı gazetelerden ve sinema perdelerinden yansımayan gerçeklik budur. Kapitalizmin verdiği, vereceği tek şey budur. Bir tarafta teleffuz bile edilemeyecek kaynakları elinde tutan birkaç kişi, diğer yanda kuru ekmeği bulamayan yoksullar. Bu sistemin tek başarısı budur. Başka bir şey başarması da beklenemez.

Ne yazık ki ülkemiz krizin yükeselen dönemine en hazırlıksız girenlerdendir. Dünya bankası ve İMF raporlarına göre Avrupa'nın kapitalizmi bayrak yapan ülkelerinde devletin ekonomideki payı yüzde kırkların altına düşmezken, biz devletin elinde bulunan her şeyi öldüm pahasına sattık. Şimdi büyüyen işsizliğe çare olabilecek kaynakları yok ettik.

Sosyal devlet; kömür, buzdolabı, yiyecek dağıtan devlet değildir. Sosyal devlet zarar etme pahasına da olsa insanlarını üretici konumuna getiren devlettir. Zararını kar edenlerden alacağı vergilerle kapatan devlettir. -Gerçi bu yol da eşitlik için yeterli değildir ama hiç değilse insanlarını aç ve onursuz kılmaz.-

Sosyal devletin nasıl işlediğini görmek isteyenlerin günümüz Venezueella'sına bakmalarında yarar var.Chavez, bugünlerde ülkesindeki gıda politikasına karşı çıkan Cargillşirketinin pirinç bölümüne el koydu. -Cargill'i bilirsiniz. Hani Bursa'da yasalara aykırı biçimde tarım alanın ortasına fabrika kuran ve mahkemenin kapatımasına ilişkin kararı uygulamadığı için de Başbakan'ın tazminata mahkum edildiği şu ünlü ABD şirketi.-

Dünyaya yalnız sermayenin ve serbest pazarın kör gözüyle bakanların ellerindeki -kendileri nasıl tanımlarlarsa tanımlasınlar- filin bacakları ve karnının altındakilerdir.