ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

İPLER KİMİN ELİNDE

Bu ülkede ipleri başkalarının elinde olmayanlar azınlıkta kalır, üstelik de seslerini duyurma olanakları bulunmazsa o ülkenin gideceği tek bir yer vardır. KARANLIK.
Yaklaşık 20 yıldır ülke bir yapay bölünme içerisinde yaşıyor. Bir tarafta kendilerini milliyetçi/ulusalcı diye tanımlayanlar, diğer yanda kendilerini muhafazakâr diye tanımlayanlar.
Ulusalcılara göre; eğer onlardan değilseniz Soros beslemesi bir Fetullahçısınız. Muhafazakârlara göre onlardan değilseniz laikçi ve darbecisiniz.
Oysa yaşam başka bir gerçek üzerinden akıyor. İnsanlığın geliştirdiği “insanca yaşam” kuralları, bu iki sapmanın ikisinde de yok. Çünkü özgürlükçülüğe ikisi de asla yer vermiyor.
İşin gülünç yanı sizi biri diğerinden, diğeri öbüründen sayıyor.
*          *          *
Son günlerde Taraf gazetesinde yayınlanan bir belge üzerinde fırtınalar kopuyor. İlk bakışta herkes karşıymış gibi ama satır aralarına baktığınızda hiç de öyle olmadığı anlaşılıyor.
Hiç kimse geçmişle darbeleriyle hesaplaşamamış bir ülkenin silahlı kuvvetlerinde; siyasal erki kullanma, toplumu kendi istemleri doğrultusunda oluşturma arzusunun bitmeyeceğini düşünmüyor.
Biz geçmiş darbelerle hesaplaşamadık. Bu hesaplaşmayı yapmadığımız sürece demokrasiden söz bile edilemeyeceğini bilmezden gelen siyasetçilerimiz meclis koltuklarının neredeyse tümüne yakınını işgal ediyor.
Yunanistan’da darbenin üzerinden 42 yıl geçti. Darbecilerden hesap sorulmasının ve onların içeri tıkılmasının üzerinden ise 35 yıl. Darbeciler bırakın ellerini kollarını sallayarak dolaşmayı, önemli insanlar olarak başköşelerde yer almayı, hala hapisteler.
Demokrasi ancak böyle geliyor. Evrenselliği, Kenan Evrensensellik olarak algılayarak değil…
*          *          *

Biraz daha somut bir konuda da yazacağım bugün. Kredi kartları konusunda.
Son yasa düzenlemesi “kredi kartı borcu olanlara kolaylıklar getiriyor” diye cafcaflı haberler yayıldı her yana.
Burada gerçek amacın ne olduğunu anlamak için durumu iyice değerlendirmek gerek.
Öncelikle iki yenilik var yasada.

  1. Temerrüde düşmüş kredi kart borçlarının yapılanması.
  2. Kredi kartı abone ücretleri

Sırayla ele alalım:
Yasa yalnızca temerrüde düşmüş kart borçlarını kapsıyor. Yani, kredi kartı borcunun yalnızca asgarisini –onu da çoğunlukla karttan para çekerek- ödeyen büyük sayıdaki borçlulara bir şey getirmiyor. Onlar yine yüksek faizlerle soyulmayı sürdürecek.
Peki, kimleri kapsıyor bu yeni düzenleme? Yalnızca batık kredileri. Uzun süredir kredi kartı borcu ödemeyen, birçoğunun adresi bile bulunamayan, bulunanların ise ne parası ne de haciz edilecek malları olmayan kart borçlularını.
Amaç, bankaların belki de hiçbir şekilde alamayacakları paraların ne kadarı toplanabilirse o kadarını bari toplayabilmek.

Gelelim Kredi kartı ücretlerine. Bankalar verdikleri kredi kartları için 30 TL ile 50 TL dolayında yıllık bir kart ücreti almaktalar. Mahkemelere başvuran bazı yurttaşlar bu paranın alınmasının yasal olmadığı yolunda mahkeme kararları aldılar. Bu kararlardan bazıları da yüksek yargıda onaylandı.
Burada hükümetin yapması gereken şey bu yargı kararlarını yasalaştırmak olmalı değil mi? Oysa oyun burada oynanıyor. Yeni yasa, bankaların kart ücreti almalarının yasal dayanağını oluşturuyor. Bundan böyle alınmış kararların geçerliliği olmayacak ve de bu konuda yeni kararlar alınamayacak.
Bu yasa her yönüyle yurttaşların aleyhine ve bankaların lehine düzenlenmiştir.
*          *          *
Şimdi size bir soru:
BU MECLİSTEKİ MİLLETVEKİLLERİNİ SİZ Mİ SEÇTİNİZ, BANKALAR MI?