ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

SONUN BAŞINDAKİLER

Gün gelir insan yaşlanır. Her geçen gün biraz daha yaklaşırız sonumuza. Kaçınılmazdır.
Mutlak son olmadığını da iyi biliriz. Her son bir başlangıçtır gerçekte. Biri gider, diğeri gelir devinir durur evren.
Öyle görünüyor ki; Kenan Evren de kaçınılmaza yaklaştı. Doğrusu, gönlüm hiç razı değil Evren’in böylesi gitmesine. Ben; ne asılmasına, ne de hesap vermeden gitmesinden yana değilim. Umarım bırakıp gitmez de bizleri, besleriz onu!...
Evren ve şürekâsının ülkeye hediyelerinden biri de Kürt sorunu’dur. Gerçi Kürt sorunu Evren’le başlamaz ama Kürt sorununun içinden çıkılamayan iç savaş boyutlarına ulaşmasının nedeni, Evren ve şürekâsının şiddete dayalı politikalarıdır. Unutmayalım ki PKK, 12 Eylül’ün Diyarbakır zindanlarında –belki de dünyada eşi görülmemiş işkencelerden- gelişmiştir.
Şimdi kara kara sorunun içinden nasıl çıkılacağı düşünülüyor. Sorun o kadar sarmal ki; çektiğiniz her bir ipucu, yeni düğümlere yol açıyor.
Anadolu’da “leşi, öldürene sürütürler” diye bir söz vardır. Sorunu yaratan ülkemizdeki sağ iktidarlardır. Şimdi sorunu çözme görevi de, 12 Eylül’ün önlerini açıp büyümelerine, gelişmelerine yol açtığı İslamcı iktidara verilmiştir.
AKP’nin demokrasiyi içselleştirmesinin olanaksız olduğunu birkaç kez yazmıştım. Demokrasiyi salt “seçimi kazanan her istediğini yapar” olarak anladığını her uygulamasında gözümüze sokak iktidarın demokratik açılımlara zorlandığını görüyoruz. İktidar da doğasına uygun olarak demokrasi konusunda “zorlanıyor”.
On yılların getirdiği duygu birikiminin, toplumu birbirine güvenmeyen hatta düşman gören iki kümeye ayırdığını hepimiz rahatça görüyoruz. Bu bölüntüden bir barış ortamı çıkarmak kaçınılmaz bir görev olarak AKP hükümetinin karşısında duruyor. Ayrıca içinde bulunduğumuz koşullar bu görevin yerine getirilmesini de zorunlu kılıyor.
Bir dönercide rahatça bir döner bile yiyemeyen, neredeyse her görüldüğü yerde protesto edilen iktidardakiler, bunun yanı sıra bugüne dek beslendikleri ayrımcı kavga ortamını bitirmek istediklerinde büyük oranda destek kaybedebilirler.
Görünen odur ki; 12 Eylül’ün geliştirdiği İslamcılıkla büyüyen AKP, Evren Paşa gibi sonun başındadır.
Oysa zorlanan “sağ” politikalardır. İşin bu yönü gözden kaçırılmak istenmektedir.
Gelir dağılımının her gün daha da bozan, varlıklılardan nerdeyse vergi almayan, açığı yapılan zamlarla yoksul halkın sırtından kapatmaya çalışan AKP hükümetinin politikası,  yalnızca AKP’nin değil, tüm sağ anlayışın politikasıdır.
Sorun, sağ politikaların iflasıdır. Özünde sömürüye dayanan sağ politikaların suçlu olduğu gözden kaçırılmak istenmektedir. Egemenlerin özlediği; yıpranan hükümetin ve partinin gitmesi, yerine aynı politikaları uygulayacak yeni parti ve kişilerin gelmesidir.
NOT: Sakın CHP’liler ellerini ovuşturarak beklemesinler. Onlara verilen görev “majestelerinin muhalefeti” görevidir. Halk; yaşamı “oval ofislerden” görüldüğü gibi görmüyor.
Sen çok yaşa Evren Paşa…