ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

CHP’DEN SOL OLMAZ-2

CHP’nin tarihsel misyonu halkta uzak durmaktır.
CHP devlet kuran / kurtaran bir partidir. Bugünün CHP’lileri bu argümanı çokça kullanmaktadırlar.
Oysa bu çok da gerçekçi sayılmaz. Öncelikle Kurtuluş Savaşı günlerinde CHP (ya da Cumhuriyet Halk Fırkası) yoktur. Kuruluş tarihi 1923’tür.  Cumhuriyetin ilanı 29 Ekim 1923 olmakla birlikte bu yeni devletin ortaya çıkması İstanbul’dan bağımsız kararlar alabildiği tarih olan 23 Nisan 1920’dir. Devleti belirleyen temel yasa olan Anayasa’nın kabul tarihi ise 20 Ocak 1921’dir.
CHP’yi, devleti kuranlar kurmuşlardır ama bu bir örgütlülüğün gereksinimi olarak ortaya çıkmış bir olgudur. Çağdaş anlamda bir siyasi parti yapısına sahip değildir. Çağdaş anlamda bir siyasi parti değildir yargısının kanıtları:
1. CHP yöneticileri aynı zamanda devletin de yöneticileridir. (Valiler il başkanı, kaymakamlar ilçe başkanıdır.)
2. Seçimlere katılan ikinci bir parti yoktur. İki deneme yapılmışsa da –doğruluğu ya da yanlışlığını tartışmak ayrı bir konudur- sonuçta seçimler, adayları merkezden belirlenen tek parti ile yapılmıştır.
3. Devletin ve partinin ortaklaştırıldığı bir süreç yaşanmıştır. Ortada başkaca bir güç olmadığı için yeni kurulmuş olan devletin şekillendirilmesi, bu tek parti döneminin meclisine kalmıştır.
Bunlar CHP’nin tarihsel sürecidir. Bu sürecin devamında CHP, kendisini devletle eşdeğer görmüştür.
Çağdaş demokrasiler, devlete karşı bireylerin haklarının geliştirilmesi üzerinden şekillenmiştir. Yani bir anlamda devlet ve halk karşı karşıyadırlar. Devletin sınırsız baskı olanaklarının toplum üzerindeki etkisini sınırlama olan “insan hakları kavramı” buradan çıkmıştır. –Yeri gelmişken; Bazıları yazılarında ya da söylemlerinde “insan hakları örgütlerini”nin bireysel ya da devlet dışı örgütsel olaylarda taraf olmamasını eleştirebilme bilgisizliğini göstermektedirler-
CHP, kuruluşundan gelen misyonun gereği olarak halkı değil, devleti öne çıkaran politikaları savunmuştur. – Bu tür politika yapmaması değildir sorun. Sorun bu politikaların ‘sol’ kavramıyla taban tabana zıt olmasıdır.-
Bizlere yanlış olarak belletilen bir konu da ekonomideki devletçi politikaların ‘sol’ politika olduğudur. -Gerçi bugünün CHP’si bunu bile savunmamaktadır ama yeri gelmişken… Sol ekonomiyi belirleyen, üretim araçlarının devlette olup olmadığı değil, üretim biçim ve ilişkisinde emekçilerin söz sahibi olup olmadığıdır.-
CHP, tarihi boyunca “seçkinler partisi” konumunda olmuştur. Hele hele 1980 sonrası CHP tabanına hakim görüş; “Halkı bir şeylerden anlamayan insan sürüsü” olmasıdır. Bu görüştekilerin son kurtuluş umudu ise bir darbedir. Bunun bir yansıması da parti içine yöneliktir. CHP, kendi partililerine bile güvenmemekte, bu nedenle de her derecede adayları merkezden belirleme politikasını gün geçtikçe daha da katılaştırarak sürdürmektedir.
CHP, 1970’lerde günün koşulları gereği yükselen sol anlayışın getirilerini kendine devşirebilmek için geleneksel politikalarının dışına çıkma görüntüsü vermeyi denemiş. Bunun da meyvelerini almıştı. Oysa bu sanal bir görüntüydü. Son seçimlerdeki “çarşaf açılımı” bu, günü kurtarma politikalarının yeni bir sürümüydü. Ne 1970’lerin CHP’si solcuydu, ne de çarşaf açılımı yapan CHP şeriatçı.
Oya yönelik açılımların dışında gerçek görüntüsü hep “devlet” kavramını öne çıkaran bir parti olarak yansıdı. Hatta bu görüntü günümüzde “askerin siyasi kanadı” olarak algılanmaya kadar vardı.
Sonuçta; hiçbir devlet, halkın tüm kesimlerine eşit uzaklıkta değildir. Devlete egemen olanlar (yönetenler), devletin o muhteşem gücünü, temsil ettikleri sınıfın çıkarlarına göre kullanırlar. Siyasi partilerin varlık nedeni de budur.
Hükümete etkin muhalefet için çalışanların sendikalarından değil de iş adamlarının derneğinden umar bekleyen bir siyasi partinin “halk partisi” olduğunu söyleyebilenlere tek bir sözüm var. Aşk olsun…
Sürecek, daha bitmedi…