ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

AKLIN BİLİMİ VE DOĞMATİZMİN İLMİ


 Akıl ve dogma hep birbirine karşı olmuştur. Dogmatistler aklı kullanıyor olarak görünmek istemiş. Bu yolla da aklın önünü kapatmaya çalışmışlardır.
Bu savaşımın en büyük silahı sözcükler olmuştur. Her düşünce sözcüklere özel bir anlam yüklemeye çalışmıştır.
Son zamanlarda medyamızda bunun özgün örneklerini görebiliyoruz.
Dün gece televizyonlarda yayınlanan bazı programlarda ilgimi çeken sözcükler vardı.  Üstelik bu programlar “yandaş” olarak tanımlanmayan, kendilerini ağırbaşlı olarak gösteren kanallardı.
Bir kanalda tarih söyleşisi. Konuşmacı söze “Abdülhamit merhum” diye başlıyor. Yahu, Abdülhamit’in ölü olduğunu bilmeyen mi var. Burada “merhum” sözcüğü hem gereksiz, hem de 31 Mart olayı konu olduğunda anlamsız. Peki, neden kullanmaya özen gösteriyor?
Bir başka kanalda, “MU” dini konuşuluyor. Konuşmacı, kitapsız dinler de dâhil, tüm dinlerin tek tanrılı olduğunu iddia ediyor.  Firavunlar dönemi Mısır dinini de buna katıyor. Tüm dinlerde benzeşen birçok kural ve olay anlatımı olduğunu ise, aynı tanrının dinleri olmasına yoruyor.
Yine son zamanlarda, her olgu kutsal kitaplar referans gösterilerek yorumlanmaya başlandı. Ne bilim, ne evrim. Varsa yoksa kutsal kaynakların zorlama yorumları.
*          *          *
Bu biçemin kullanılmasının belirli bir amacı var. Dogmatizmi inanç olmaktan çıkarıp, yaşamın her alanını düzenleyen bir olgu durumuna getirmek. Bunu başarmak için de düşünce sistemimizi etkilemek, değiştirmek.
Olur, olmaz yerde “merhum” sözcüğünü kullanmak, ölüye saygıdan değil. İdeolojik hegemonyanın dil ayağını pekiştirmekten.
Hele hele dinlerdeki benzeşen yönlerin aynı kaynağa dayalı olduğunu iddia etmenin amacı tek. Bilimi dışlamak.
Oysa insanlık ilk zamanlardan beri oluşturduğu birikimi aktararak gelişmiştir. Afrika’dan tüm yeryüzüne yayılan insanların ortak şeyler de üretmesi doğal bir gelişme olmuştur.
Göksel dinlerde anlatılan olayların neredeyse tümü Sümer inançlarında ve tabletlerinde var. Sümer anlatımları, sonraki inanışlara da geçmiş. Bu da çok olağan bir durum. Hemen hemen aynı topraklarda doğan bu inançlar, elbette öncekilerden etkilenecektir.
Bilimin, deney ve gözleme dayalı yöntemleri yerine kutsal kitapların zorlama yorumlarını olgulara dayanak yapmanın bizi götürebileceği tek yer, Avrupa’nın ortaçağ karanlığıdır.
Aklın bilimi, dogmatizmin ilmini yenmek zorundadır.