ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

SOLUN ÖNÜ AÇILIYOR MU, KESİLİYOR MU?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesi ile birlikte özellikle Doğan Yayın grubuna bağlı medyada bir destek kampanyası başlatıldı. Yalnızca bu gruba bağlı yayın organlarını izleyenler sanırlar ki; Türkiye’de çok şey değişiyor. CHP iktidara koşuyor.
Elbette ki estirilmek istenen bu rüzgârın nedenleri var. Bunların başında da AKP’nin rant dağıtımından pay alamamanın oluşturduğu durum ilk sırada olmalı.
AKP’nin doğal olarak halka verebileceği fazla bir şey olmamasının oluşturduğu iktidar yıpranması, bazıları için yeni bir seçenek oluşturulmasını zorunlu kılabiliyor.
İşin garip yanı, bu durumun “SOL” olarak tanımlanmasında yatıyor. 1980’den sonra pusulası şaşırtılmış topluma devletçi anlayış “sol” olarak algılatıldı. Bu öylesine bir “sol”du ki; burada ne emekçilerin yönetime ağırlık koyması, ne özgürlükler ne de demokratik kazanımların geliştirilmesi yoktu. “Sol” teokratik bir yaşam dayatmasına karşı olmak olarak tanımlandı. İçerisinde “Diyanet İşleri Başkanlığı” gibi bir kurumu barındıran modernist anlayış “sol” olarak gösterildi. Burjuvazi ile emekçiyi aynı saflarda kabul eden bir “sol” anlayışla toplumdaki düzenin sürgit devamı sağlanmaya çalışıldı.
İşte bu noktada ezberleri bozan gerçek bir sol’un yavaş yavaş da olsa sesi soluğu duyulma başladı. Bu sesi daha toplum duymadan bastırmak gerekiyordu.
En iyisi bir taşla iki kuş vurmaktı. Hem toplumun egemenlerinin istediği çizgide bir parti olmalı, hem de sol buna eklemlenmeliydi. Solun içini boşaltma politikalarının sürmesi sağlanmaya çalışılmalıydı.
Sosyal demokratlarla sosyalistlerin oluşturduğu ezber bozan bir sol anlayış Avrupa ülkelerinde hızla gelişmeye başlamıştı. Kısaca Avrupa Sol Parti adıyla bilinen ve her ülkede kendi özgün adıyla çalışan özgürlükçü bir sol anlayış gelişiyor. Bu siyasal düşüncenin Türkiye’deki karşılığı ise henüz örgütlenme aşamasındaki Eşitlik ve Demokrasi Partisi.
Ülkemin egemenleri, halkın çıkarlarını öne alan özgürlükçü bir solun daha doğmadan önlenmesi için CHP’deki Kılıçdaroğlu değişikliğini kullanmaya başladılar.
Tüm sol örgütlenmeler üzerinde ama özellikle EDP üzerinde bir basınç oluşturmaya başladılar. Bir yandan sol hareketlerin –özellikle EDP’nin- CHP’ye katılabileceği çağırışımı yapan haberler yayıldı. Diğer yandan ise CHP’ye katılmamak sanki bir suçmuş gibi sunulmaya başlandı.
EDP, varlığı ile bilinen sol ezberleri bozan bir parti olarak görülüyor. İşte korkulan da bu. Klasik sosyalist parti görünümünde olsa baş etmek kolay. O zaman önemsemek gereğini bile duymazlar.
EDP’nin CHP’ye katılmasını teşvik edenlerin arasında kendini yenileyememiş sol anlayışlar da var. Onlar da var olan ezberlerinin bozulmasından korktuklarından bunu açıkça teşvik ediyorlar.
Rejimin bozulan dengeleri ve çatırdayan payandaları bize bir değişimin zorunluluğunun işaretlerini gösteriyor.
Barış anlayışını öne çıkaracak, toplumun özgürlük arayışlarını ortaklaştırabilecek yeni bir politik eylem gerekliliği ortada. Bunu eskinin savunucularının başarabilmesini hiç kimse beklememelidir.
Sözü Mevlana vererek sonlandıralım. "Dünle birlikte gitti cancağızım ne varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım"