ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

KAFAM YİNE KARIŞIK
Kafam hiç bu kadar karışık olmamıştı. Çevreme bakıyorum; yalnızca futbol takımı tutar gibi gerekçesiz ve anlamsız biçimde siyasal taraf olanların dışında kimse net değil.
Referandum tartışmalarının ana eksenini 12 Eylül Faşist yönetimi ve onun anayasası oluşturuyor. Bu nedenle de tartışmanın eksenine, 12 Eylül’ün tam karşıtı olan “SOL” oturuyor.
Bu arada -çoğu arkadaşım- birçok kişiden de ileti alıyorum. Genelde taraf olanların iletileri yoğunlukta ama bu bir anlam taşımıyor. Gerekçeleri ise zaten bilinen savlar. Ben ikilem içerisinde olanlardan birkaç örnek alacağım.

“İşte şimdi sandık önümüze geliyor. Herkes kararını verecek. Ya darbeci generaller, işkenceciler için davalar açmanın yolunu aralayacağız. Ya da Akp’nin geriletilmesi için, Hayır diyeceğiz.
İdeolojik bir bakışı olmayan, bedel ödememiş bir insan için ikisi de anlaşılabilir bir tutum olabilir. 13 Eylül günü ne şahane bir demokrasimiz olacak, ne de bugünkü durumdan çok geri gideceğiz. “

“12 Eylül anayasasının özü, özeti, ruhu aslında geçici 15. maddedir. Anlamak isteyene. Ne demek 15. madde? “ bu anayasayı yapan işkenceci, faşist diktatörlere dokunamazsınız, dokunulmayacak” Bu aynı zamanda bu anayasaya dokunulmayacak demektir. Diğer maddelerini değiştirseniz de geçici ( aslında geçmeyici) madde kalkmıyorsa her zaman her an hazırda bekleyen, hesap sorulamaz faşistler mevcut olacak. 12 Eylül’ü yaşayanların geçici 15 beni ilgilendirmez, ben boykottayım veya Hayır geçici 15 de AKP yi güçlendirmemek adına (?) kalsın demeleri anlaşılmaz bir tutumdur. Erdal Eren'in, Veysel Güney'in Ve yüzlerce devrimci sosyalistin yüzüne bakarak " AKP güçlenmesin diye sizi katledenleri rahatsız edecek EVET oyunu vermedik" diyebilecek miyiz?”
Özellikle 12 Eylül’ün baş düşman ilan ettiği, toplumun vicdanı olan solun kafası hayli karışık. –Doğrusu benim de-
12 Eylül’le savaşanlardan günümüzde yaşamda kalabilmiş ve de hala solun gerekliliğe inanmış olanlar da bu savrulmayı yaşıyorlar.
12 Eylül’ün baş düşmanı, kafası karışık olmayan solculardan birisi “ağır abi” Oğuzhan Müftüoğlu. O ve artık yalnızca onunla birlik olanların kaldığı ÖDP “hayır” diyecek.
Dev-Yol Samsun davası sanıklarından Suat Baysal ise gönlünün “evet” çıkmasından yana olduğunu söylüyor.
Yine Devrimci Yolun en bilinen kişilerinden Fatsa bağımsız belediye başkanı Fikri Sönmez’in oğlu Naci Sönmez ise: “Sosyalist aydınlar referandumda tereddütsüz “evet” oyu kullanacaklar” diyor.
Sosyalist partilerden Emep ve hatırı sayılır kitle tabanı olan Halkevleri “hayır” diyorlar.
Dsip, “yetmez ama evet” sloganıyla belirliyor yönünü.
EDP ise; “AKP zihniyetine hayır, referandumda evet” diyor.
Sonuçta, kafalar yine karışık. En iyisi yine bir fıkra ile bitirmek.
*          *          *
Bir gün baba erenlerin önüne iki şişe şarap getirmişler ve sormuşlar:
-Sen şaraptan anlarsın. Bir bak bakalım hangisi daha iyi?
Erenler birinci, şişenin tadına bakmış ve ikinci hiç dokunmadan kararını vermiş.
-O daha iyi.
Sormuşlar:
-Ama onu tatmadın daha.
Yanıt:
-Bundan daha kötüsü olamaz.
*          *          *
Birinci şişenin en kötü olduğuna karar vermiş  olmak, ikinci şişenin içilebilir olduğu anlamına gelmiyor.