ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

AKLA KARA DÜŞTÜK DARA
Seçim günü belli oldu. Artık bu saatten sonra ne yapılır, ne söylenirse seçmene selamdır. Hani demeye dilim varmıyor ama çok da ciddiye almamak gerekir.
Seçim yapılıyor olmasının “DEMOKRASİ” olarak algılatıldığı ülkemizde yapılacak seçimin yeni bir umut olarak görülmesini sağlayacak hiçbir gelişme yok. Tam da tersine umutsuzluk olabilecek işaretler var.
Öncelikle bu siyasal yapı Kürt gerçeği dışında toplumu ikiye bölen bir olgu oluşturuyor. Bu bölünme öylesine bir körlük yaratıyor ki; düşüncelerin ve programların hiçbir kıymeti harbiyesi yok.
Halkın büyük bir kesimi liderine – genel başkanına demek daha doğru ama- bakarak belirliyor yönünü. Tek ölçüt “benden yana değilsen, ondan yanasın.” Oysa ne kendinin ne olduğu tanımlanabiliyor, ne onun.”
Çok seslilik tu kaka. Seçmen ak ve kara üzerinden algılıyor dünyasını. Renklerin olmadığı bir dünyanın ne kadar da çirkin olabileceği çoktan unutulmuş. Ülke sağırlar diyaloğunda.
Biraz daha somut bakalım şimdi.
MHP’liler kızacak ama tüm araştırmalar onların en büyük zararı göreceği doğrultusunda. Aylardır gelmeyen şehit cenazeleri “MHP, kan üzerinden besleniyor” görüşündekileri haklı çıkarıyor gibi. Eh, MHP’nin eteğinde başka taş da görülmüyor ki döksün. Militan kadrolarının dışındaki seçmen tabanı AKP ve CHP’ye doğru kaymakta. Bana sorarsanız bu durum birkaç ile ve yaklaşık 50 büyük ilçeye sıkışmış CHP’den çok AKP’nin işine yarayacak, bu çarpık seçim sisteminde AKP’in aldığı oyun temsil gücünün çok üstünde milletvekili çıkarmasına neden olacaktır.
Seçmenin çok büyük çoğunluğu demokratik kaygılarla değil, günlük ekonomik çıkarlarla oy kullanır. CHP, on yıllar sonra bunu yeniden keşfetmişe benziyor. –Buradan CHP’nin önceki dönemlerde demokratik kaygıları öne çıkardığı anlamı çıkarılmasın.- CHP, sosyal demokrat olmanın gereklerinden birinin unuttuğu adil gelir dağılımı olduğunu keşfetti ya; bunun ilk belirtisi olarak aile sigortasını dillendirmeye başladı. Her yoksul aileye 600 ile 1200 TL arası aylık ödeme yapacağını belitti.
Yeniden yazayım. Bu, CHP’nin on yıllardır unuttuğu sosyal demokrat olmanın bir gereği. Sorun kaynak bulmakta falan değil, kaynakların nasıl dağıtılacağında. Sorun,  toplumun buna inandırılıp, inandırılamayacağında. İnandırıldığı oranda destek gelecektir ama toplumlar durup durup birdenbire düşüncelerini değiştirmezler. Bu bir süreç ve tutarlılık işidir.
CHP, açık söylemiyor ama aile sigortası sistemiyle yoksul Kürt halkının oylarını almayı da düşlüyor. Eğer gerçekten bu tür bir düşüncesi varsa bence çok yanılıyor. AKP, Tunceli’de beyaz eşya dağıtarak ne kadar oy artırmışsa, CHP’nin de aile sigortası ile Kürt seçmenden alacağı oy o kadardır. Kürt sonunun temelinde ekonomik etmenler olsa da geldiği noktada bunun bir önemi kalmamış görünmektedir.
AKP,  geçmiş dönemlerdeki heyecanı uyandırmaktan çok uzak. Toplum, AKP’den yeni umut da algılamıyor. AKP’nin en büyük silahı “seçimi nasıl olsa yine AKP kazanacak” algısıdır. Çok iyi bilinir ki; bu halkın hatırı sayılır bir bölümü güçlü görünene meyillidir. Bu algının kırılmadığı ortamda yapılacak seçimlerden AKP kazançlı çıkacaktır. Yalnız bu biraz da Pirus zaferi olacaktır. Oy verenlerin büyük bir çoğunluğunun içtenlikli desteği olmayacaktır. AKP, yeni umutlarla yeni heyecanlar veremezse –ki verebilmesi çok zordur- sonun başındadır.
Yukarıdaki saptamalarım ışığın değil, karanlığın belirtileridir. Bu tablodan çok da iyi şeylerin çıkma olasılığı görmediğimi ve nedenleri haftaya yazacağımı bildirerek bitiriyorum.
EK: Yazıyı bitirdim. Erbakan’ın ölüm haberi geldi. Ardından tüm TV’lerde bir Erbakan güzellemesi başladı. “Ölenin arkasından kötü söylenmez”in yalakalığa dönüşmesini gördüm. Oysa Erbakan denince benim aklıma; MC dönemlerinde öldürülen onca insanın ve Başbakanlığı dönemindeki faili meçhullerin vebali geliyor aklıma.