ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

HUKUKUN MEŞRUİYETİ
Yüksek Seçim Kurulu Hatip Dicle’nin milletvekilliğini yok saydı ve yerine atama yaptı.
Mahkemeler tutukluyken milletvekili seçilenlerin tutukluluğunu kaldırmadı. Ülke hızla kaosa doğru sürükleniyorken başbakanın ağzını bıçak açmıyor. Kendisi tam siper…
Her yerde bu olaylar konuşuluyor. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Ortalık kavram kargaşasından geçilmiyor.

En çok birbirine karıştırılan kavramlar ise; hukuk, yasallık ve meşruiyet.
Öncelikle şu “hukuk” sözcüğüne bakalım. Geniş anlamında “hukuk” insanlığın günümüze değin biriktirdiği değerler toplamıdır. Yani, vicdani haklılıktır hukuk. Meşruiyettir.
Yasallık ise; egemenlerin koyduğu kurallar dizgesidir ki, çoğu kez hukukla çelişir.
Tam bu noktada hukukun yanlış algılatılması için oluşturulan kavramlar girer devreye. Türk hukuku, Fransız hukuku gibi. Burada hukuk sözcüğü meşruiyeti değil, yasaların getirdiği kurallar anlamında kullanılır. Anlatılanın ise hukukla bir ilişkisi yoktur. Yani Türk hukuku dediğinizde, Türk toplumunun biriktirdiği etik değerler değil, devlete egemen olanların koyduğu kurallar dizgesidir kastedilen.
Meşruiyet ise; vicdani haklılıktır. Zorba yönetimlere karşı direnmek meşrudur ama yasal değildir. Hukukun dar anlamda çarpık kullanımı geçerli olsaydı, hiçbir yenilik gerçekleştirilemezdi. Hala “dünya yuvarlaktır” diyenler cezalandırılıyor olurdu.
Yüksek Seçim Kurulunun ve Mahkemelerin verdiği kararların yasal olup olmadığını tartışmak, bu konuda eğitim almış olanların işidir. Kararların vicdani yönden meşruluğu ise herkes tarafından tartışılabilir.
Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşürenler kendilerine göre yasa maddesi bulabilir ya da zorlama yorumlara başvurabilirler.
Unutmayalım ki bu ülkenin darbecileri bile darbelerine yasal gerekçe bulabilmektedirler.
“Yargıçlar kararlarıyla konuşur” sözünün anlamı, onlar olaylarla ilgili görüş bildirmez, yalnızca verili yasalara göre karar verirler demek değildir. Kararlarıyla konuşan yargıçlar, insanlığın ürettiği hukuku, vicdanlarının sesiyle karıp yeri geldiğinde yasaların üzerinde tutabilme cesaretini gösterebilenlerdir. Bunu yapamayanlar sıradan memurdurlar. Yargıçlık, yalnızca onlara verilmiş bir etikettir.
Toplum vicdanın onaylamadığı kararların sorumluluğu politikacılardan çok yargıçların omuzlarında kalır ve tarihe de böylece geçer.
Deniz Gezmiş’in idamına karar veren yargıçlar neredirler bilemem ama Deniz ve arkadaşları en azından milyonların gönüllerinde yaşamaktadır.