ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

AŞK İÇİN İFTAR VAKTİ
Geçen haftaki yazımın bir yerinde “Bu nasıl demokrasidir ki; oruç tutmayan ya da mazereti nedeniyle tutamayan kişi, ülkenin çok büyük bir bölümünde karnını doyuracak bir yer bulamamaktadır” diye yazmıştım.

Artık hepimiz biliyoruz ki çabuk tahrik olan insanlarımız çok. Olur, olmaz şeylerden tahrik oluyoruz. Sokakta rüzgârın savurduğu saçlar tahrik ediyor. Kürtçe türkü söylemek tahrik ediyor. Havadaki nem, sudaki dalga, topraktaki ot bile tahrik edebiliyor insanımızı.

Geçtiğimiz günlerde Erzurum’da sokakta sigara içen bir kadın tahrik etmiş birilerini. Ramazanda sokakta sigara içilir miymiş? Bu Ramazan’a saygısızlıkmış.

İşin özü tapınmasının gereklerine inanmadan, toplumun zoruyla yapılan tapınmada. Düşünce şu: “Ben aç kalıyorsam, sen de aç kalmak zorundasın.” Yaptığı tapınmanın kendine zulüm olduğu algısının dışavurumu bu.

Bir haber sitesine şöyle yazmış bir Erzurumlu: “Ramazan ayına saygısızlık yapıp muhafazakâr halkı tarik etmek için sigarasını uluorta içen…”
Tanıma bakın, anlayışı görün.
Hele hele bir de şu satırlara bakalım. “Devletin her zaman yanında olduğun bilinen Erzurum halkına…”

Bu düşünceyi çok iyi tanırım. Yıllardır kendilerine “devletin yan gücü” olarak tanımlayan faşist düşüncedir bu. Bu düşüncede olanlar hemen hemen her zaman istedikleri zorbalıkları yapmış, insanları öldürmüş ama çoğu kez bunun hesabı hiç sorulmamıştır. Şimdi polis sigara içen kadına saldırıyı önlemek için sert davranmış ya, bundan gocunuyor kişi. Ne demokrasiden, ne de insanlıktan nasipsizliğin bir göstergesi…

Bu olayın Erzurum’da yaşanmış olması önemli değil. Aynı durum ülkenin batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine herhangi bir yerinde her an yaşanabilecek türdendir.

Hani bir İzmir’imiz (!) var biliyorsunuz. Demokrasinin ve laikliğin kalesidir ya. İşte size oradan iki olay.
Sonuncudan başlayacağım. Geçtiğimiz Cuma günü yani ramazanın beşinci günü. Sakin şehrimiz Seferihisar’ın Pazar yeri. Vakit öğle. İki genç bakıştılar önce. Sonra kız, saçlarını okşadı delikanlının. “Aşk için iftar vakti” gelmişti ki dudakları birleşti gençlerin. Binlerce kişinin bulunduğu pazar yerinde hiç kimse tahrik olmadı. Sıradan bir görüntü olarak kaldı. O an aklıma Bergama Kozak yaylasındaki bir köyde tanık olduğum görüntü geldi. Yine bir ramazan günüydü. Devletin köy hizmetlerinde görevli o sarı renk damperli kamyon yavaş yavaş köyün içinden geçmekteydi. Direksiyondaki sürücünün dudağında sigara vardı. O anda meydanda bulunan köylüler ayaklandılar. Kamyonun arkasından taş yağdırdılar. İşin garibi, köy ikiye ayrılmıştı. Bir bölümü Süleymancılık denilen tarikata bağlıydı. Diğerleri ise Sosyal Demokrat olduğu söylenen partili olarak tanımlıyordu kendini ve kamyonu taşlayanlar Süleymancılar değildi. Onlar yaklaşık on metre ilerde sakin sakin oturuyordu.

Ramazan saldırganlığının belirli bir ideolojiden çok kültürel geriliğin, hoşgörüden yoksunluğun ve demokrasiyi kavrayamamış olmanın sonucu olduğunu belirtmek için anlattım bunları.

Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman’da “Tahammül mü hoş görmek mi?” başlıklı yazısında Erzurum’daki sigara olayına değiniyor. Söylediklerinin özeti şu: Müslüman, Müslüman kurallarına uyulmasını istemek hakkına sahiptir. Olanaklar uygunsa müdahale etmek hakkıdır. Özetin özeti ise; kendinize zarar getirmeyecek koşullarda yapabileceğinizin en fazlasını yapın.
Yani bu yazara göre suç Müslümanlıkta mı?

Dilerim ülkemin her yanında “aşk için iftar vakti”ne saygı duyulacağı günler uzak olmaz.