ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

ERDOĞAN’DAN SONRASI TUFAN MI?
Erdoğan’ın hastalığı AKP içindeki kazanı alttan alta kaynatmaya başladı.  Erdoğan’ın dördüncü dönem aday olmanın önünü kapatan tüzük maddesinin değiştirilmesini reddetmesi kazanın istimini daha da artırıyor gibi.
AKP içindeki dördüncü dönem milletvekili adayı olamayacak yani seçilemeyecek olanların başbakan adayı olması da zor. Bu kişiler arasında Bülent Arınç, Cemil Çiçek gibi başbakan adayı olabilecek AKP’nin ağır topları var. Bu durum Ahmet Davutoğlu ve Melih Gökçek gibilerinin iştahını kabartıyormuş.
Türkiye’de siyasal partilerin kurumsallaşması hep çok zor olmuştur. Karizmatik liderlere dayalı olan siyasal sistemimizin en büyük sorunu da gerçekte budur. Üstelik de kurumlaşma için uzun zaman gerekmektedir.
Hem seçim yasası, hem siyasal partiler yasasının antidemokratik yapılanmanın önünü açıyor olmasının yanı sıra seçmenin de partilere değil liderlere oy veriyor olması, liderin ayrılması durumunda büyük depremlere neden olmaktadır.
Ülkemiz seçmeninin büyük bir çoğunluğu oy verdiği partinin ideolojisini bilmez. Zaten halk “ideoloji” sözcüğünü duyduğu yerden kaçar hale getirilmiştir. Otokratik devlet dışında bir yönetim biçimiyle tanışmamış insanların bu tavrı gayet normaldir.  O, yalnızca kendini yönetecek bir lider arar. Yönetimde söz sahibi olma düşüncesi çoğunluğun ağzına almaktan bile korktuğu bir durumdur. Bu nedenledir ki askeri darbeleri bile alkışlarla karşılar.
CHP, MHP ve BDP görece kurumlaşabilmiş partilerdir. Oysa AKP öyle değildir. Yapılan anketler de bunu açıkça göstermektedir. AKP seçmeninin önemli bir bölümü Erdoğan olmadığında AKP’ye oy vermeyeceğini söylemektedir.
Geçmişte yaşanılan bir ANAP deneyimi vardır. Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı olması ANAP’ın yok oluş sürecinin başlangıcı olmuştur. Nedeni de çok açıktır. ANAP kurumsallaşamamış bir lider (Turgut Özal) partisiydi. Tıpkı AKP gibi.
Eskiler teşbihte hata olmaz derler. Ne kadar uyar bilmem ama ANAP’tan AKP’ye geçiş süreci, benim aklıma aşağıda anlatacağım olayı getirir.
1960'lı yıllar! Elazığ Akıl hastanesinden personelin bir ihmali sonucu bütün deliler kaçar. Elazığ’ın cadde ve sokaklarına dağılırlar. Toplam "423" deli kaçmıştır. Mülki makamlar panikler, Başhekime koşup "doktor bey ne yapalım" diye sorarlar. Başhekim : "Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin" der. Doktor önde birkaç personeli arkasında Karatrencilik oynayarak bütün Elazığ’ı "çuf çuf" nidalarıyla dolaşırlar. Başhekimin tahmini tutmuştur, bütün deliler bu kuyruğa girer vagon olurlar. Lokomotif, yani başhekim yönünü hastaneye çevirince tüm kaçan deliler hastaneye geri dönmüş olurlar. Sorun çözüldüğü için Mülki makamlar ve doktorlar, trencilik oynayıp hastaneye döndükleri için de deliler hallerinden çok memnundur.
Ancak esas sorun akşam yoklama yapıldığı zaman ortaya çıkar; Hastaneye trencilik oynayarak gelenlerin sayısı "612" kişidir...

 

 

Tracker
tekil görüntülenme