ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

       

SUSMAK YA DA SUSMAMAK

“Söz gümüşse, sukut altındır” diye bir atasözü başka toplumlarda da var mıdır? Bilmiyorum.
Belki de bu atasözünü çok benimsediğimizdendir halkımızın suskunluk merakı. Nelere susmayız ki?

Önce karşı çıkmaya korktuklarımıza susarız:
Dünyanın en pahalı akaryakıtını bize kazıklarlar. Susarız.

Karakollarda yeriz sopayı. Susarız.
Elektik, su, telefon gibi hizmetlerin faturalarına ne olduğunu bile bilmediğimiz kısaltmalarla soyuluruz. Susarız.

Devlet sokağa çıkıp hakkını arayanı döver. Korkumuzdan ne sokağa çıkarız ne ağzımızı açarız. Susarız.

Yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık ayyuka çıkar. Susarız.
Bilgi alma, internette özgürce yazışma haklarımız kısıtlanır; ülkeyi Abdülhamit istibdadına götüren yasalar çıkarılır. Susarız.

Derin devlet neredeyse tüm demokratik haklarımızı yok eder. Susarız.
Güçlü, haklıyı ezer; aman bana bulaşmasın der susarız.

İkincil olarak haksızlığa uğrayanı sevmediğimiz durumlarda gizliden destek vermek için susarız.

Karşıt gördüğümüz düşünceleri olanlara saldırılır; içimizden “oh, ne iyi yapmışlar der” ama bu düşüncemizin adaletli olmadığını bildiğimizden açıklayamaz, susarız.

      *          *          *

Kaç zamandır CHP için eleştiri yazmadım ama artık burama geldi. Biliyorum yine bazı dostlar alınacaklar. Bana “yahu Ayhan, iktidarın onca yanlışları varken muhalefet mi eleştirilir. Üstelik seçim öncesi.”  diyecekler.

Yok öyle yağma. Hem suskunluk üzerine yazacağım, söyleyeceğim. Hem de bazılarını görmezden gelerek susacağım. Yani,  kendimle çelişeceğim. Olmaz arkadaşlar. Bu yalnız bana değil, kimseye yakışmaz.

Ulusalcı faşist bir particiğin kuyruğuna takılacaksın, ben yazmayacağım.

Gezi olaylarına sahip çıkma görüntüsü vereceksin ama aynı olaylarda tomalara itfaiye araçlarıyla su takviyesi yapan, gösterilere katılan belediye şirketi işçilerini cezalandıran kişiyi yeniden büyükşehir belediye başkanı adayı yapacaksın; görmeyeceğim öyle mi?

CHP, işine gelmeyeni görmeme ve susma tercihini kullanacak, sonra da ülkeye demokrasi vaat edecek. Ben de susacağım.

Ergenekon ve balyoz davalarının sanıklarına sahip çıkacaksın; KCK davalarını ağzına almayacak, susacaksın.

Ülkenin birçok yerinde  – en son Urla’da – HDP’ye ırkçı saldırılar olacak, Devlet Bahçeli bile “itidal” çağrısı yapacak, ama sen Genel Başkan düzeyinde yine susacaksın. (CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, olaydan 24 saat sonra açıklama yaptı ama CHP Genel Merkezi ve örgütleri buna ne kadar katılıyor, şüpheliyim.)

Benden de bunları görmememi isteyeceksin.
Kusara bakmayın; “ak koyunun, kara koyundan ayrıldığı geçitteyiz.”  Gözümüzü de sözümüzü de sakınmamamız gereken zamandır bu.

      *          *          *

Ben bu yazıyı pazartesi akşamı hazırladım. Yazımı bitirmiştim ki güzel ülkemin sürekli değişen gündemine bugüne kadar görülmemiş büyüklükte bir bomba düştü. Başbakan ve oğlu arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtları ve tapeleri.

Ses kayıtlarının içeriği korkunç. Başbakanlık hemen bir açıklama yaparak kayıtların montaj olduğunu iddia etti.

Konu daha çok yeni. Uzmanlık gerektiren yönleri var.  Fakat ne olursa olsun. Kayıtlar montaj ya da taklit bile olsa bir başbakanın böylesi bir durumda görevini sürdürmesi demokratik teamüllere uygun olamaz. Hele hele bunca yargıç, savcı ve polisin yerini değiştiren kararnameler ile internet sansür yasası çıkarılmasıyla birlikte düşünüldüğünde.

 

nice webcounter

Paylas