ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

               

           LAİKLİĞİN RUHUNA EL FATİHA

           Çok eski yıllarda krallıkla idare edilen bir ülke varmış, ama  bu ülkede, hukuk ve hâkimler  de varmış.

           Törelere göre, bir vatandaş öldüğünde, şehir merkezindeki  dev çan bir defa  çalınırmış. Uzun uzun  da yankılanırmış.

           Eşraftan birisi ölürse çan  iki defa, büyük bir devlet adamı ölürse üç defa çalınırmış.
           Ya  kral ?.. O öldüğünde, çan  dört defa  çalınırmış.

           Gel zaman git zaman…  Şehirde bir olay olur, iş mahkemeye intikal eder.

           Davanın sanığı olarak mahkeme huzuruna çıkarılan kişinin masumiyetini ise bütün vatandaşlar bilmektedir.  Bir formalite olarak görülmesi ve beraat beklenen, davadan sürpriz bir karar çıkar. Sanık para cezasına mahkûm olmuştur.

           Hâkim sorar:
           -Bir diyeceğin var mı ?
           Sanığın yanıtı:
           -Hayır !

           Mahkeme biter. Dinleyiciler dağılır. Kafalarda bir kaygı!..

           Kısa bir süre sonra  dev çanın sesi duyulur.
           Acaba kim öldü ?..

           Çan bir defa daha çalar.
           Eşraftan biri öldü.

           Şehir çan sesi ile bir defa daha inler.
           Hımmmmm… büyük bir devlet adamı, acaba kim ?..

           Soruya cevap alınmadan çan bir defa daha çalar, yeri, göğü inletir.
           Herkeste bir  feryat:
           -Eyvah!..  Kralımız  öldü!..

           Ancak, törede görülüp işitilmemiş bir şekilde çan, beş ve altıncı defa da çalınır, yer gök inler ve  sesler kesilir.

           Herkes  bunun ne anlama geldiğini  öğrenmek için, çan görevlisine koşar.

           Bir de bakarlar ki çanı haksız yere mahkûm edilen adam çalmaktadır.

           Sorarlar:
           Ne demek beş ve altı defa çan çalmak ?.. Kraldan daha büyük birisi mi  öldü?..

           Cevap şaşırtıcı olduğu kadar anlamlıdır  da:
           -Evet, adalet öldü...

*          *          *

           Ankara; Kırmızı bültenle aranan İHVAN’a (Müslüman Kardeşler’e) kapılarını açıyor.

           Ankara; uluslararası IŞİD ile mücadelede yan çiziyor.
           Ankara’nın, Suriye’de bir diğer islami terörist örgüt olan El Nusra’ya yakınlığı basında bolca yer alıyor.
           Ankara; Filistin’de Filistin halkının değil radikal İslamcı HAMAS’ın yanında duruyor.

*          *          *

           Pazartesi günü okullar açıldı. Eğitim sisteminin yapboz kargaşasında olduğu bir dönemde Milli Eğitimimizin tek derdi vardı: Orta öğretim Kurumlarında ibadethane açma ve buralarda kurum dışından görevlendirmenin önünü açma. Bunu da okulların açıldığı gün bir kararname ile zorunlu kıldılar.

           Bu uygulama sözün bittiği yerdir diye yukarıdaki öyküyü yazdım. Laik ve bilimsel eğitimin ruhuna fatiha okuyan bu karardan sonra, bu okullardan yetişecek insanların ne bilimle, ne hukukla, hele hele ne de adaletle bir yakınlığı olmayacaktır. 

           On yıl sonra, bu devlet okullarımızda eğitim alanlardan bolca IŞİD militanı yetişirse hiç kimse şaşırmasın.

 

     

 

       

 

Free tracking counter