ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

            Canım yanıyor, çok ama çok yanıyor. İçime sığmayan bir acının girdabındayım. Öfkemi zapt etmeye çalışıyorum ama bunu başarabilmem neredeyse imkânsız.

            Yazmak da zor, söylemek de. Bu yazının yazıldığı anda resmi açıklamaya göre canımı 96 kez paramparça ettiler Ankara’nın ortasında.

            Yetmedi. Parçalanan o dünya güzeli insanlarıma yardım etmek isteyen yaralı arkadaşlarına gaz ve su sıktılar tomalarından.

            Vahşetin boyutu anlatılır, anlaşılır, hazmedilir gibi değil.

            Yılacak mıyız? Yılmayacağız elbette ama kendimizi de yitirmeyeceğiz. Elbette unutmayacağız. Bu kanlı kara cumartesi yalnızca Anadolu halklarının değil, tüm dünya halklarının tarihine geçti. Unutulmaz.

            Kimler yaptı bu alçakça saldırıyı hepimiz biliyoruz. Biz biliyoruz da bazıları bilmezden geliyor bu demokrasi düşmanlarını. Örneğin Başbakan Davutoğlu bilmiyor sanki. Ya da ilk andan başladı karartma harekatına.

            Davutoğlu ilk açıklamasında başladı saymaya: DAİŞ, PKK, MLKP, DHKPC… Buradan buyrun, seçmece karpuz gibi seçin.

            Bu saldırıyı bunlardan biri yapmışsa eğer tek seçenek vardır burada Davutoğlu’nun adını gizlemek için DAİŞ demeyi yeğlediği IŞİD. Bu olayda diğerlerinin adını yazmak en hafif deyişle aymazlıktır. Kasıtlı söylenmişse karatmadır. Hangisi olduğuna siz karar verin.

            İkincisi: Üç günlük ulusal yas. Kimin için bu yas. Bunu da şöyle açıklıyor: ”terör saldırılarında hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımız, şehit polislerimiz, askerlerimiz, korucularımız için 3 gün ulusal yas ilan etme kararı aldık.”

            Acımızın böylesine büyük ve taze olduğu bir anda yapılan bu açıklama açık açık bizim acımızla alay etmektir. Biz, bu açıklamaların bizimle alay etmek olduğunu anlayamayacak kadar geri zekâlı değiliz. Alın yasını başınıza çalın. Biz yasımızı da, acımızı da kendimiz yaşarız.

***

            Notlarımın arasında bir alıntı vardı. Onu anımsadım ve aşağıya aldım. Yorumsuz olarak sunuyorum ve soruyorum:
            “ABD Büyükelçisi, Ortadoğu'daki bir takım girişimlerine destek sağlamak amacıyla Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ile görüşmektedir. Girişimleri için destek talebinde bulunur. İnönü olumlu yaklaşım göstermez. Büyükelçi başarılı olamayınca meselenin önemini anlatmak amacıyla "Bir varil petrolün fiyatı nedir, biliyor musunuz?" şeklinde aklı sıra etkili bir çıkış yapmaya yeltenir. İnönü'nün cevabı şu olur: "Bir varil kanın fiyatı nedir, biliyor musunuz Sayın Büyükelçi?"…
Görüşme orada biter…”

            İktidar hırsının gözlerini ve özellikle vicdanlarını kör ettiği için, bir erdem olan istifayı bile gerekli görmeyen, artık bu ülkeyi yönetemedikleri, yönetemeyecekleri yüz dolayındaki canın parçalanmasını önleyememeleriyle kez daha net olarak ortaya çıkan sözde muktedirlere şimdi ben soruyorum:
            PARAMPARÇA EDİLEN KAÇ CAN BİR KOLTUK EDER?

***

            Yazıyı yukarıda kesmiş ve gönderecektim ki; televizyondan Sıhhıye Meydanı görüntüleri akmaya başladı. Pazar saat 11.oo. Sıhhiye tıklım tıklım arkadaşlarının parçalanan vücutlarını memleketlerine göndermeye gelenlerle dolu.
            Korkun katiller, korkun.
            Yine başaramadınız.
            Hiçbir zaman başaramayacaksınız.
            İşte yine dimdik ayaktayız.
            Yılmadık, yılmayacağız

 

good hits