ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

           BONCUKLU DELİ İBRAHİM                              08 Aralık 2015

           Sekiz ay aradan sonra yeniden İstanbul’a döndüm. Tam da Mevlana Mahallesi Yıldırım Beyazıt caddesinden 8. Caddeye döneceğim, duvarda bir tabela. Üzerinde “Sultan Abdülhamit Caddesi” yazısı. Durdum. İnanamaz gözlerle baktım tabelaya.

           “Eve geldikten sonra, belleğim beni yanıltmasın diye aksakallı Google dedemize sordum bazılarının “Kızıl Sultan”ı, bazılarının Ulu Hakan Abdülhamit Han Hazretleri”ni Aksakallı Google Dede doğruladı beni. İşte doğruladıkları:

           Tahta Mithat Paşa ve arkadaşlarının yardımıyla çıkan Abdülhamit, onlara verdiği sözü tutarak ilk Anayasa ve Meşrutiyeti kabul eder. Ama bu uzun sürmez. Koltuğunu sağlamlaştırdığında yani 2 yıl sonra Balkanlardaki karışıklığı bahane ederek anayasayı da meşrutiyeti de ortadan kaldırır ve Mithat Paşa ile arkadaşlarını cezalandırır. (Ne kadar da AKP ile Fethullah Gülen Cemaati ilişkisine benziyor.) “Böylece kaşının üzerinde gözün var” diyenin cezalandırıldığı 20 yıl sürecek o ünlü istibdat dönemini başlatır.

           Burada tarih dersi vermeyeceğim. Balkanlardan Tunus’a, oradan Suudi Arabistan’ın kurulmasına kadar, Osmanlı için birçok toprak kaybı onun dönemimde gerçekleşir.

           Yine aynı dönemde olumlu işleri de vardır. Bunlardan; İlk Kız Okulu’nun açılması, Hicaz Demiryolu ve Posta Örgütü kurulması sayılabilir.

           Konu bu değil elbette. Konu Cadde adaları. Sultan Abdülahamit Caddesi olan 8. Caddenin bir alt caddesi "Sultan Ahmet”, bir üst caddesi ise “Sultan Vahdettin” olmuş. Diğerleri de vardır büyük olasılıkla ama ben gerek Büyükşehir haritasında, gerek Esenyurt Belediyesi web sitesinde yaptığım gezintilerde yeni adlar hakkında bir güncelleme görmedim.
Dönelim bu adların verilmesinin arka planına:

           Öncelikle ülkemiz demokrasi tarihine altın harflerle adını yazdıran “GEZİ DİRENİŞİ” günlerini anımsadım. O dönemde Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın bir sözü vardı: “Bundan sonra otobüs durağının yerini belirlemek için bile halka soracağım.”

           Ne büyükşehir, ne de Esenyurt Belediyesi, caddelere bu adları verirken o caddede oturanlara bir şey sormamış. Kendi kafalarına göre takılmışlar yine. Yani sözlerini yutmuşlar.
Asıl konumuz olan AKP’nin “Osmanlı aşkı”na gelmeden iki satır da Osmanlı hakkında yazalım.
Öncelikle benim için hiç önemi olmayan ama toplumumuzun büyük bölümü için hala çok önem taşıyan soy ağacına bir bakalım.

           Varsayalım ki Osman Bey yüzde yüz Kayı boyundan. Osman Beyden sonra hemen hemen tüm padişahların anneleri başka soydan. Orhan Bey’in oğlu I. Murat’ta Kayı’lık (Türklük) oranı %50, I. Beyazıt’ta %25, I. Mehmet’te %12,5. Diğerlerini yüzdeliği ikiye bölerek siz bulabilirsiniz.
Yani Osmanlı’da Türk geni hiç aranmasa daha iyi.

           Haaa, bunun benim açımdan hiç önemi yok. İnsan, kendisini nasıl hissediyor ve tanımlıyorsa odur. Tanımında kullandığıyla biyolojik ilişkisi isterse hiç olmasın. Zaten Anadolu gen haritasında Orta Asya gen oranı  %8, Türk gen oranı ise %4 dolayında.

***

           AKP, kendini bir “Osmanlı” hayranlığına kaptırmış gidiyor. Bunun arka planında olan ise Osmanlı sevdası falan değil. Tek adamın; kendi yetersizliklerini bilmeden, görmeden her şeye karar verebildiği bir yönetim özlemi var. İstediği tek şey bu. Abdülhamit döneminde “Yıldız” diyenlerin bile “Yıldız sarayı yani ulu Hakan kastediliyor” gerekçesiyle cezalandırıldığı bir sistem kurmak AKP’nin isteği. İşte “Sulh Ceza Mahkemeleri” bu içtepinin bir göstergesi, İşte Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması, işte sonuçsuz kalan Hrant Dink davası, işte bir türlü çözülemeyen Suruç ve faili meçhul olayları.

***

           Neyi merak ediyorum biliyor musunuz? Boncuklu Deli İbrahim adını nereye verdi ya da verecek?

http://www.hitwebcounter.com/