ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

             Şiddet yayılarak büyüyor. Devlet aklı, şiddetten başka bir yöntem bilmiyor. Şiddetin doğurduğu ve doğuracağı kaçınılmaz sonuçları düşündükçe tüylerim diken diken oluyor.

             Meclisteki AKP çoğunluğu, yalnızca parmak kaldırma görevinde. Ülkenin sorunlarına ilgisiz. Saray ne eylerse güzel eyler diyerek, cansiperane saray savunmasından başka bir düşünce üretmiyor.

             Tam dokuz yıl önce Gerçek’le başlayan ve Gazete İstanbul’la süren birlikteliğimizde onlarca kez yazdığım bir saptamayı altını çizerek yeniden yazıyorum: AKP, yönetici kadrolarının aldığı skolastik eğitim nedeniyle demokrasiyi anlayamaz, içselleştiremez.

             Bu saptama, şu anki TBMM çoğunluğunun hiçbir biçimde umut vermediğinin ilanıdır. Ne yazık ki seçimler ne kadar adaletsiz ve eşitsiz koşullarda yapılmış olsa bile bu seçim sonucu oluşmuş parlamentodan başka bir çözüm yeri ve olanağı da yoktur.

             Koşullar bu olunca, en ağır ve en zor görev muhalefete düşüyor. MHP’nin AKP’nin stepnesi olduğu gerçeği de ortadayken, bu ağır ve zor görev CHP ve HDP’ye kalıyor.

             CHP, bu zor görevi başarabilir mi? Kendi iç sorunlarını bitirememiş olması her ne kadar ayağında köstek olsa da; CHP, ülkenin geleceğini kurtarmak için çalıştığı görüntüsü veriyor.

             CHP’li grup başkanvekili Engin Altay,  CHP’nin Beylikdüzü ilçe kongresinde CHP’nin demokratlaşma çizgisini anlatan açıklamalar yapmıştı. – Bu arada belirtmeliyim ki; Engin Altay kuzenimdir. Hiç kimse çıkıp da kuzenine arka çıkıyor demesin diye anımsatıyorum. Engin Altay, geçmişte siyaset yaşamının en ağır eleştirilerini benden almıştır-

             Engin Altay; “Hiç direksiyonuna çıkmadığımız devleti hep sahiplendik. Devleti elbise gibi düşünün. Hiç giymemişiz ama aman ütüsü bozulmasın ama üstüne çamur sıçramasın demişiz. İnsanı ikinci plana koyup varsa yoksa devlet deyip devletle yatıp kalkmışız. Bunları ben doğru bulmuyorum” “CHP çok daha önce özeleştiriler yapsaydı şimdi burada iktidar partinin ilçe kongresini yapıyor olurduk” diyor.

             CHP’in, yönünü halktan yana çevirmeye başladığını rahatlıkla görüyoruz. Elbette koskoca bir partinin uzun yıllar halka karşı politikalarla yönetilmiş olmasının sıkıntıları var. Bir araştırma yüzde yirmi beşlerde oy alan CHP’nin, aynı dönemdeki önermelerinin %60 oranında benimsendiğini ortaya koyuyor.

             Siyasette genel bir kural vardır. Halkla ilişkilerde sempati, güven ve destek olgularının sıralandığı gerçeği.  Toplumlar birden bire oy verdiği partiyi terk etmez. CHP, şu an ikinci aşamayı tamamlamaya çalışıyor. Bunu yaparken de en büyük engeli, parti içindeki kendilerine “ulusalcı” adını takan devletçilerden görüyor.

             AKP’nin fıtratında olmayan “DEMOKRASİ”, sosyal demokrasinin olmazsa olmazı. Demokrasi, bu nedenlerle Sosyal Demokrat bir politika oluşturmaya yönelen CHP içinde yeşermeye çalışıyor.

             CHP’nin önünde demokrasi açısından en zor görev, içinde bulunduğumuz Kürt sorununun geldiği aşama. Biraz ürkek ve tedirgince de olsa CHP, Kürt sorununda da demokrasiden, yani halktan yana tutum almaya çalışıyor. Geçmiş dönemdeki “halka karşın devlet” anlayışını bırakmış görünüyor.

             CHP’deki devletçi kanat, CHP’nin demokrasiye yönelimini hazmedemiyor. Laf kalabalığıyla, CHP’nin iktidar olamamasının gerekçesini genel başkanlık sorunu olarak göstermeye çalışıyor. Oysa sorun çok açık. CHP’nin halkla barışmasını sağlayacak sosyal demokrat politikalarını geliştirmesi. Parti içi muhalifler, önermelerinin toplumun yüzde altmışınca olumlu bulunduğunu görmezden geliyor. Yeni hiçbir önermesi olmadan, “ben genel başkan olduğumda ilk seçimi kazanamazsam istifa ederim” demagojisiyle tabanı etkilemeye çalışıyor. Gerçek amacının tutulmaya çalışılan olumlu yolu değiştirmek olduğunu saklıyor.

             CHP’nin iç işlerine ilişkin görüş bildirmek bana düşmez ama bu konu ülkenin geleceğini belirleyecek önemde olunca susmak hiç olmaz.

good hits