ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

 

 

                        

HASAN PULUR VE SAVAŞA YANDAN BAKIŞI

               Bugün 08 Şubat 2003 Cumartesi. Gazetelere göz atıyorum. Milliyet, Hasan Pulur. Başlık "Ok yaydan, macun tüpten çıktı..." Yazıyı ancak birinci bölümün üçüncü paragrafının sonuna kadar okuyabiliyorum. Özetle; "Savaşa karşıyım ama Millet Meclisi kararıyla girilen bir savaşa da, karşı çıkamayız; ordu savaşırken, biz elimize pankart alıp savaşa hayır! diye meydanlarda dolaşamayız." diyor, Hasan Pulur.

               Yazının gerisini okumuyorum. Bu kadarı yeter. Buna bir yanıt olmalı. Bilgisayarın başına geçiyorum. Ancak birkaç kişinin okuyacağını bile bile yazıya başlıyorum.

               Öncelikle, Pulur'un görüşüne hiç katılmadığımı belirtmeliyim. Başlamadan önce savaşa karşıysam, başladıktan sonra da karşı olurum. Önemli olan, savaşan taraflarının kimlikleri olamaz. Öyle olsa idi; Hitler Almanya'sında faşizme karşı çıkan, bu yüzden ülkelerini terk etmek zorunda kalan -bir bölümü de bizim üniversitelerimize gelen- aydınlar da yanlış yapmış olurdu. Haksız bir savaşa taraf olmaktansa, vatan haini olarak tanımlanmayı (suçlanmayı) yeğlerim. Tarih beni yazmayabilir ama, yine de öncelikle tarih önünde haksız olmak hiç işime gelmez. İkincil olarak, kendime olan saygımı yitirmek istemem. Sonuncu olarak da, bana sorulmadan alınan hiçbir karara katılmama hakkım vardır.

               Yasal olmak, meşru olmak anlamını içermez. Egemenin yasalarını tanımamazlık edemezsiniz ama onu değiştirmek için savaşım verebilirsiniz. Bu meşru bir davranış olur. Hele hele o yasaların doğurduğu sonuçlar doğrudan insan haklarını hedef alıyorsa, ona karşı çıkmak bir görev olur.

               Geçenlerde benzer bir mantığı Mehmet Barlas'ta gördüm. O, hiç değilse savaş karşıtı değildi. "Komşuda yangın varken, ben karışmıyorum demek olmaz" sözleriyle savunuyordu savaşı. Oysa komşuda yangın falan da yoktu hani. Yalnızca mahallenin kabadayısı eline benzin bidonunu almış, ben bununla komşunun evini içindekilerle birlikte yakacağım. Sen de bana yardım edeceksin diyordu.

               Tüm bunları bu yazarlar bilmezler mi? Hiç sanmıyorum. Bilirler bilmesine de, yine de yazarlarsa, benim de aklıma soru işaretleri gelir. Tıpkı, Amerikalıların bazı açıklamalarının muhataplarının kimler oldukları gibi...

               Savaşın gerçek nedenini göz ardı ederek savaş karşıtı olmak, havanda su dövmektir. Bunu Hasan Pulur'dan Cem Uzan'a kadar medyanın iki ucunda görünüp, kayıkçı kavgası yapanların hepsi iyi bilirler. Bilirler de, hiç ama hiç anmazlar. Çünkü savaşın gerçek nedeni, KAPİTALİZM'dir. Kapitalizmin dünyasında koskoca bir savaş ve vurgun ekonomisi vardır. Bu nedenle de savaştan beslenir, savaş çıkarır. Zaten krizler gibi savaşlar da yeniden paylaşım sonucunu doğururlar ki, bu sonuç yoksulları ve yoksulluğu çoğaltır, sayısı daha da azalan varsılların varlıklarını katlar.

               İşte bu nedenledir ki, savaşa karşı olmak, bugün tüm dünyaya egemen durumdaki, küresel sermayeye karşı olmayı gerektirir. Doğaldır ki bu da bazıları için olanaksızdır. Bunlar için önemli olan halkın kabaran öfkesini yatıştırmak olunca, mazrufa değil zarfa bakılır.

 

 

good hits