ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

 

 

         

 KARASU’NUN İLK MİNİBÜSLERİ

         Bazen bir resim alır götürür insanı yılların ötesine. Yukarıdaki fotoğrafı hiç yüz yüze olmadığımız, kendisini sanal ortamda tanıdığım Sinop tutkunu Güven Dağdalen yayınlaynca, bana anımsattıklarımı altına yazmasam olmazdı. Sonra kısacık yazıştık karşılıklı. “Karasu’nun ilk minibüslerini yazmalıyım” dedim. Bakalım neler kalmış usumda:

         Karasu’nun adının daha yeni değiştirildiği ama Erfelek diyen hiç kimsenin olmadığı zamanlar. Sabah çok erken saatlerde “Şevki'nin otobüsleri” dediğimiz iki otobüs kalkardı Sinop’a. Öğleden az sonra da geri dönerlerdi. Kaçırdığınızda başka bir araç bulmanız olanaksızdı.

         Köylerden Sinop’a gitmek için gelenler, sabahın o erken saatlerinde ellerindeki gemici fenerlerini bırakacak açık esnaf bulamazlar, fenerleriyle gezerlerdi Sinop’un sokaklarında. – Eeee, ne de olsa gündüz vakti yanan feneriyle “adam arayan” Diyojen’in hemşerileriydiler.-

         Annem, adına “Yeniyol”denilen, şimdilerde eski anayol olarak kalan Atatürk Caddesinden önce çayın kenarında şu anki yolun olduğu yerde bir yol olduğunu söylerdi. O günlerde o eski yoldan kalan bir bölüm, Göktaş altındaki köprüden kuzeye geçer ve Değirmencili yönüne giderdi. O köprü 1950’lerin sonlarında bir selde yıkıldı ve bir daha da yapılmadı.

         1963 – 1964 dönemimde Sinop’ta başladım ortaokula. Karasu’da ilk ortaokul ise benden bir ya da iki yıl sonra yalnızca birinci sınıflarla açıldı. Aynı yılın yazında, yani okullar açılmadan önce biri mavi, diğer ikisi başka renkte üç minibüsü getirdiler Karasu’ya. Alaçamlı iki kardeş ve kayınbiraderleri.

         Minibüsler, günün her saatinde doldukça hareket ederlerdi. Sabah erken kalkma gereği kalmamıştı. Giderek otobüslerin yolcusu kalmadı ve Şevki Öztürk’ün otobüsleri devreden çıkmak zorunda kaldılar.

         Mavi minibüsün bende özel anıları vardır. Tempo Matador marka bu minibüsün sahibinin adı Aslan’dı. Ne yazık ki soyadını hiç öğrenmemişim.

         Aslan, Sinop İncedayı mahallesinde kiralamıştı evini. Sabah ilk seferin Karasu’dan, son seferin ise Sinop’tan olması zorunluydu, çünkü yolcu ancak o yönde olurdu.

         İşte bu mavi minibüste amcamın oğlu Şükrü Altay önceleri muavin, sonraları da şoför olarak çalışırdı ama sabah Sinop yönüne ilk sefer ile akşam Karasu yönüne son seferde minibüs her dönemde ona emanetti.


Alaçamlı Aslan'nın minibüsü kaleyazısı yokuşunda

         Akşam son sefer yine de hava kararmadan oldukça önce biterdi. Son seferden sonra minibüs’ün temizliği yapılır, dışı yıkanırdı. Yıkama işinde ben de Şükrü’ye yardım ederdim. Yıkamayı genellikle Kirenpara tarafında, eski mezbahaya yakın bir çeşmede yapardık. Bir gün minibüs’ü yıkayıp temizledikten sonra Şükrü hortumu ve diğer temizleme araçlarını toplarken minibüsü yıkama suların nedeniyle çamurlanan yerden ileri almamı istedi. O ana kadar hiç araç kullanmamıştım. Direksiyona oturup motoru çalıştırdım. Yaklaşık beş metre kadar ilerimde büyük bir tomruk vardı. Ön camın altındaki vites kulundan birinci vitese alıp aracı ileri hareket ettirdim. O an kütüğe çarpmaktan korktum ve aracı durdurmak için –pedallara zaten zor yetişebiliyordum- debriyaj ve fren pedalının üzerine oturarak aracı durdurdum. Şükrü’nün koşarak geldiğindeki yüz hatlarını anımsıyorum.

         O güz ortaokula başladım. Çarşamba öğleden sonra ders olmazdı. Çarşambaları ve Cumartesileri Karasu’ya gider, Perşembe ve Pazartesi sabahları Sinop’a dönerdim.

         Günlük güneşlik bir kış çarşambasında Karasu’ya geldim. Perşembe sabahı katlığımda ise kar avlu direklerini örtmüştü. Yollar kapalıydı.

         Akşama doğru iki greyder yolu açtılar. Ben ve az sayıda yolcu Sinop’a gidebildik. Aynı günün gecesinde kar yağışı sürmüştü. Öyle ki Meydankapı’da bile kar yarım metrenin üzerindeydi. Sinop’un tüm ilçe ve köyleriyle yolları kapanmıştı. Karasuya ancak on gün sonra, ikinci hafta sonu gidebilmiştim. Unutamadığım görüntü; yanlardaki karın, minibüsün yüksekliğinden daha fazla olması nedeniyle camdan ancak bir kar duvarının görülüyor olmasıydı. Sinop’ta böylesi bir kış 23 yıl sonra 1986 yılında yaşandı.

         Şevki’nin otobüslerinin turuncu olanını damadı Ömer, sarı olanını ise oğlu Hüseyin kullanırdı. Alaçamlılar gelip, otobüs dönemini bitirdiğinde boş durmadılar. Ömer bir Ford minibüs aldı. Hüseyin’in ise vites kolunun otobüs vitesi gibi yerden ve uzun olanını bulmak için çok dolaştığını duymuştum. Hüseyin sonunda vitesi istediği gibi olan Austin marka minibüsle dolmuşçuğa geçti. Burada Ömer Tığlı’nın minibüsünü kullanan ve sonraları da ortak olduğunu duyduğumuz Toplu’dan Şevket’i de anmak gerek.

         Bu arada Nazım Altay’ın da ortak olduğu Thames marka bir minibüsün daha ilk minibüsler listesine girdiğine değineyim. Bu minibüs’ü halamın oğlu Çölyanlı Yalçın lakabıyla bilinen Yalçın Yılmazer kullanırdı.

         Bir pazartesi sabahı Şükrü’nün kullandığı, Alaçamlı Aslan’a ait minibüsle Karasu’dan çıktık. Bizle birlikte Çölyanlı Yalçın da hareket etti. Minibüslerde iki üç yolcu ancak olurdu. Yol üstü köylerden yola çıkan yolcularla dolardı minibüsler.


Ömer Tığlı

        İki minibüs yarış halindeydi. Yolda öbekleşmiş yolcularla doldurmayı düşündüklerinden, öbek yolcunun olduğu yere ilk ulaşmak için çaba harcıyorlardı. Bu nedenle de el kaldıran bir iki yolcunun bulunduğu Ramlı ve Çelenköy’de durmadılar. 

        Çoğu zaman çokça yolcunun bulunduğu kısaca “sapak” olarak anılan Bektaşağa yol ayrımında o an hiç yolcu yoktu.

        Sapaktan sonraki bekleme yeri “Çınarın Dibi”ydi. Burada, yörede Çınar ağacının adının “Kavlan” olduğunu, bir meşe türüne ise “Çınar” dendiğini belirtmek gerek. Gâvur Ovasının bitiminde, Kılıçlı Köyü yokuşuna sarmadan az öncedir Çınarın Dibi. Bu durağa yaklaşık iki kilometre uzakta, Karasu Çayının diğer yakasındaki Çobanlar ve Dibekli köyünün insanları gelirdi.

        Aksiliğe bakın ki ne Çınarın Dibi’nde, ne Kılıçlı’da ne de Mertoğlu’nda yolcu yoktu. Sürücülerimiz belki de artık tek tek birkaç yolcuya da razıydılar ama nafile.

        Sinop’a indiğimizde minibüslerde hala iki üç yolcu vardı.

         Bu olaydan sonra; diğer minibüsü geçmek için Çölyanlı’nın gaz pedalına iki ayağıyla birlikte bastığı söylentisi yayıldı.

            AYHAN ALTAY

website counter